Lucrezia Sedda Ravenclaw &. 5. Sınıf
Mesaj Sayısı : 25 Kayıt tarihi : 05/06/11 Yaş : 29
Mini Lejant Savaş Tarafı: Gizli RP Yaşı: 15 RP Partneri:
| Konu: Lucrezia Sedda Paz Haz. 05, 2011 8:48 pm | |
| Ad Soyad:Lucrezia Sedda İstenilen Sınıf:3-7 Sınıf & Ravenclaw (edit: uygun olan sınıf, mümkünse 7 ) Karakter Özellikleri:Dışardan bakınca asil bir İngiliz kızı gibi görünen bu cadının kendini İtalyan olduğunu iddia etmesi en ilginç tarafıdır. Dediğim dedik inatçı bir kişiliği vardır ve inandıkları uğruna her şeyini feda edebilir. Ama bir o kadar da kararsızdır. Duygularını düşüncelerini daima sorgulamaya çalışmış fakat hiçbir sonuca varamaması onu yıpratır. Belirsizlikten nefret eder. Aile Geçmişi & Kurgu özeti: Lucrezia'nın muggle doğumlu olan babasının hayatı 1996 yılında ölüm yiyen annesi Elizabeth ile tanışınca tepe taklak olur. Elizabeth'in ve ailesinin yaptıklarından iğrenmesine rağmen Elizabeth’e karşı konulmaz bir şekilde aşık olmuştur. Öyle ki, Elizabeth ailenin en sakin ölüm yiyeni olması Lucrezia’nın babası Andrea hayatta tutmuştur. Elizabeth sonsuza kadar Andrea ile yaşamak istediğini anladığında ailesini, kanını her şeyini tehlikeye atarak Andrea’yla ve onun yeni safkan kimliğiyle evlenmiştir. Andrea artık Italya’nın öldürülen bir ölüm yiyen ailesinin son varisidir. Ve ailenin ölümü Elizabeth’den olduğunu Andrea dahil kimse bilmiyordur. Ve şans o ki bu sır büyük savaşta herkes ölünceye kadar saklanmıştır. Yalnız savaş ölümlerinden geride kalan bir kız çocuğu vardır. Lucrezia. Lucrezia ölüm yiyen olarak yetiştirilmiş ve daima onun bir safkan birisi oluğu ile övülmüştür. Fakat, bir anda tüm ailesi yok olduğu zaman kendini tanımadığı bir evde tanımadığı bir aile ile bulur. Babasının eski bir arkadaşı olduğunu iddia eden bu evli çift, Lucrezia’nın asla anlayamadığı bir sırdır. Zamanla yeni evine alışmıştır. Fakat yanlış giden bir şeyle vardır. Lucrezia’nın ailesinden öğrendikleri ile yeni koruyucu ailesinin öğretmeye çalıştıkları çelişmektedir. Ergenlik dönemine girmesyle aynı zamana denk gelen bu kafa karıştırıcı dönem Lucrezia için çok daha zor bir kimlik arayışı onu bekliyordur. Yarı İtalyan olduğunu bilen Lucrezia koruyucu ailesinden gizli bir şekilde gittiği İtalya ziyaretinde hiç ummadığı bilgiler edinecek ve ortada çok büyük bir yalan olduğunu anlar ve bu yalanı ortaya çıkartmaya karar verir. Rp örneği: - Spoiler:
Saat gece iki. Kanıksanmış kasvetli hava ve Londra. Elimde artık yoldaşım olmuş sandığım ve yollar… Sessizlik yoktur. Ve bunu bir kere daha anladım. Sokak kedilerinin bile uğramadığı, yakın semtlerinin çöplerinin boşaltıldığı bir yolda, ağır bir mazot kokusu eşliğinde sandığımı taşıyordum. Mr. Ve Mrs. Fellowht huzurlu bir şekilde yataklarında uyurken benim bahçe kapısından çıkıp, daha bu yaz öğrendiğim bir muggle seyahat yoluyla İtalya’ya gittiğimden haberleri yoktu. Meraklanacaklar. Elbette çünkü onlara “emanet”mişim. Babamın gitmeden önce bana emanet ettiği ucuz bir kolye gibi… Onu son görüşüm olduğunu bilseydim belki de bir tarafa atmazdım. Neyse. Halam Anne, olsaydı eğer bir çuval galleon değerinde değilse ne işine yarayacağını söylerdi. Haklı sanırım. Şimdi kolyenin soğuk zincirini boynunda hissediyordum. Sağ tarafım ağaçlarla çevriliydi. Attığım her adımla ağaçlardan bir küme kuşun havalandığını görebiliyordum. Sol tarafımda ise çöpler ve unutulmuş parklar geçip gidiyordu. Ay dolunaydı. Dolunaydan nefret ederim. Çünkü babamın ölümü dolunaydaydı. Onu özlüyorum, gittiğinden beri sanki bir boşluk var. Beni gecenin bu saatinde yollara çıkaran neden de bu. Babam.
Babam her zaman benim yanımda olan kişiydi. O farklıydı. Annemden bile. Bir ölüm yiyene göre fazla iyiydi. Ailemizde herkesle arası bozuktu. Annem dışında tabi… Babamı hiçbir zaman yakından tanıyamadım, o hep başka birisiydi. Bir kere onu zindanda bir tutsağa yemek götürürken yakalamıştım. Ve sonra da annem… Suçu üstüme almıştım daha altı yaşındaydım ve “salak”tım. Şüphe yoktu.
Anılar… Her adım atışımda sesten ürküp kaçan kuşlar gibi. Dağılıyorlardı. “Lumos” Asamın ucundan dağılan ışık parçaları beni gerçeğe döndürdü. Uzaktan sesler geliyordu, bir kadın ve… Çocuk. Kadın çığlık atar gibi bağırıyordu. Sözcükler anlamam mümkün değildi. Tizliği kulağımı tırmalıyordu. Çocuk sesi ürkekti. Özür diler gibi ağlamaklı. Erkek çocuğuydu. Yeni kalınlaşmıştı sesi, rahatsız edici. Seslerin nereden geldiğini deli gibi merak etmeme rağmen, iç güdülerim tehlikeli olduğunu ve eğer bir şey olursa daha reşit olmadığımdan kendimi savunamayacağımı söylüyordu. Ses, her yerden geliyordu ve gittikçe yaklışıyordu. “Kendini ne sanıyorsun seni ukala pislik!” Sessizlik paramparça olmuştu ve kadının sesi kulaklarımda yankılanıyordu. Adımlarımı hızlandırıp tekrar düşüncelere dalmayı istedim fakat imkânsızdı. Ses yaklaştıkça ben hızlanıyordum ve ses daha da yaklaşıyordu. “Affedin! Lütfen!” Çocuğun sesi titriyordu. Kadın durmadan bağırıyor aralarından küfürler anlaşılıyordu. En çok da “bulanık” diyordu. Yavaşladım. İlerde her ne varsa bu iyi değildi. Asamı daha da kaldırarak çevreye baktım ama görünen en ufak bir hareket yoktu. Ağaçlar ve çöpler.. Her şey yerli yerindeydi. Sanki sesler gökyüzünden geliyordu. Ellerim titriyordu. Aklımda düzinelerce planlar yapıyordum. A planı, B planı, C, D, E… Planlarımın arasında her ne kadar gurur kırıcı da olsa eve geri dönmek bile vardı. Sesler daha yakındaydı. Çok yakında. Kadının çığlıkları beynimde yankılanıyordu. Sanki içerisini kazıyordu. Sesin rahatsız ediciliği bir yana bırakın, artık müthiş bir baş ağrısı yapıyordu. Çocuğun sesi yalvardı. Yürümeye devam ettim. Çocuğu bulmak ve onu kurtarmak istedim ama daha reşit bile değildim. Yapabileceğim en etkili büyü asa uçurma büyüsü olurdu, ki ona kalmadan ölmüş olurdum.
Ellerim deli gibi titriyordu ve ürkek adımlarla etrafıma bakıyordum. Ses kulağımın dibinde olsa da etraftaki tek kıpırtı birbirini kovalayan kedilerdi. Ve acı. Asamı titreyen ellerle çantama koymaya çalıştım. Kulaklarımı kapattım. Ses artık çekilmez hale gelmişti. Asam çantama koyarken düşmüş ama o sırada umursayamıyordum. “Seni yalancı bulanık! Senin gibi bir ahmağın asla bir safkan olmayacağını biliyordum!” Ellerim kulaklarımda karnıma doğru büzüldüm. Müthiş bir acı… Kulaklarımdan boğazlarıma kadar yayılmıştı. Nefes alırken canım acıyordu. Sadece bir ses? Bir ses nasıl olurda bir insanı boğabilirdi? Boğuluyordum. Islak asfaltı hissettim. Küçük çakıl taşları bacaklarıma, kalçama ve sol koluma batıyordu. O ufak çakıl taşları bile acının etkisiyle cam gibi kollarımı kesiyordu. “Sakin ol!” Rahatlık. Acı vücudumu uyuşturduğundan olmalı ki artık kesici taşları hissetmiyordum. Kalbimin üstünde bir soğukluk... Nefes almamı engelliyordu. O soğukluk babamın gidişinden geriye kalan bir “emanetti” belki bir boşluk. Şimdi o boşluk büyümüş ve beni de içine almıştı. “Bir kanı bozuk!” Nefeslerim ciğerlerimi yakıyordu. Zehirlenmiş gibiydim. Belki de bayılmış. Vücudumun hiçbir parçasını hissetmiyordum. “İhanet! Sen nasıl ihanet edersin! Bulanık ahmak!” Bağırmaya başladım; “Özür dilerim!” Kelimelerin ağzımdan çıktığını hissediyordum ama duamıyordum. Kadının sesi o kadar güçlü ve tizdi ki. Engelliyordu. Nedensizce bağırıyordum. Özür dilerim. Özür dilerim… Özür… Özür. Islak zemin yumuşamaya başladı. Asfaltları ne zamandan beri ısıtıyorlar? “Sakin ol!”
Kalbimin atışını duyuyordum. Nefes almam rahatlatıyordu. Ve ellerim, bacaklarım. Hissediyordum. Eklemlerimin hareketsizlikten sertleştiğini hissettim. Boğazımdaki o acının izleri duruyordu. Yanma hissi. Vücudumun geri kalanına göre fazla sıcaktı. Sesler beni boğuyordu. Göz kapaklarımı açmaya çalıştım ama birbirine yapışmış olduğunu fark ettim. Göz yaşından yapışır mı ki? Boğazımı temizlemeye çalıştım. Konuşmayı unutup unutmadığımı kontrol etmek istiyordum. Daha doğrusu sesimin yerinde olduğunu. Alnıma soğuk bir şeyin konulduğunu hissettim. Bir bez, belki ıslak. Evet kesinlikle ıslak bir bezdi. Yanık kokuyordu. Dudaklarımda gözlerim gibi kurumuş ve birbirine yapışmıştı. “Baba?! Kolye!” Soğuk bir elin yanağıma değdiğini hissettim. Nazik bir eldi ancak bir kadın eli olabilirdi. Annemin eliydi bu. Evet kesinlikle. Onun elleri hep soğuk olurdu. Ama biraz acımasız bir kadın olmasına rağmen bana karşı hep iyi davranmaya çalıştı. Kadın sesi beni terk etmişti artık. Evet o an yokluğunu hissettim. Ormanda değildim. O tiz sesin yerini annemin rahatlatıcı sesi gelmişti. Başım yastığa yapışmıştı. “Mrs. Fellowht, Lucrezia nerede?” Bir adam. Sesi çok tanıdık olmasına rağmen tanıyamamıştım. Sanki bir an o boşluk kapanmıştı. Ama sadece bir an. Gözlerimi açıp bakmaya halim yoktu. Baba? Hem niye anneme öyle dedi? Gerçek. Farkındalık çok geçmeden yerini aldı. Annem öldü. Babamda. Boynumdaki ucuz kolyeyi hissettim. O kolyeden nefret ediyordum. Bana ölümü hatırlatıyordu. Mezarlık gibi. “Yatıyor. Şifacı tehlikeyi atlattığını söyledi. Ölümünden beri bu beşinci.” Ölüm kelimesini sessizce söyledi. Aynı ölümün kendisi gibi… Herkes duyar. Ama sessiz ve fark edilmezdir. Birisi ailemin kulağına fısıldamıştı ve onlar da sanki bekliyorlarmış gibi usulca gitmişlerdi. Ölüm ağızlarda sessizdi. Dudaklardan dökülen ölüm, kalplerdeki boşluğu büyütürdü. Kalbimdeki boşluk büyüyordu. Benimle beraber büyümeye devam edecekti. “Nerde buldunuz? Nasıl oldu tam olarak?” Neden bahsettiğinin farkındaydım sanki gözlerimi kapalı olunca kaçıyordum. Gerçeklik benim gözlerimden sızmayacaktı. Buna izin vermeyecektim. Gerçeklik beni boğuyordu. “Çok uzaklaşmamış. Şu köşede. Sandığıyla. Sanırım yine kaçmaya çalışıyordu. Saat dokuz gibiydi. Hava yeni kararmıştı. Çıkarken gördüm ama… Sadece arkasından gittim. Geri çağıramadım. Şu sıralar çok çabuk sinirleniyor. Ve korktum.” Bir an sessizlik oldu. Bir parşömenin yırtıldığını duydum. Arka fonda büyüyle yıkanan bulaşıkların şıkırtısı ve bahçedeki hayvanların sesleri vardı. “Evet?” “Birden yere yığıldı kulaklarını tutuyordu. Çıldırmış gibiydi… Yüzü bembeyaz olmuştu. Hemen eve taşıdım. İki gündür uyuyor. Çok korktum… Çok...” Ses titredi ve kısıldı. Hıçkırık seslerine yerini bıraktı. Artık ses duymak istemiyordum. Sesler beni boğmak istiyor. Bunu biliyorum. En çok da ağlama sesi boğuyor. O boğazımı tıkayan duygu...
| |
|
Elliot Devereaux Clémentine's Çalışanı
Mesaj Sayısı : 68 Kayıt tarihi : 06/03/11
Mini Lejant Savaş Tarafı: Aydınlık RP Yaşı: 25 RP Partneri:
| Konu: Geri: Lucrezia Sedda Paz Haz. 05, 2011 9:02 pm | |
| Başvurunuz kabul edilmiştir. Yerleştirildiğiniz sınıf: Ravenclaw 5.sınıf. | |
|