Polina Kalikhevich Ravenclaw & 4.Sınıf
Mesaj Sayısı : 1 Kayıt tarihi : 07/09/11
| Konu: Polina Kalikhevich Çarş. Eyl. 07, 2011 8:14 pm | |
| Ad Soyad: Polina Kalikhevich Karakter Özellikleri: Polina genellikle çekingen ve ürkek olmasına rağmen büyük hayallere sahiptir. Ekiple çalışmaktan hoşlanmaz, yalnız başına kalmak onun için daima en iyisidir. Kitap okumaktan, tarihe adını kazımış insanları kendisiyle özleştirmekten büyük bir haz duyar. Kısaca Kurgu Özeti: Ailesi muggle olan Polina bir büyücü olduğu için kendini şanslı sayar. Büyü onun sahip olabileceği en değerli şeydir, ona daima sahip çıkar ve korur. Tüm çekingenliği Hogwarts'taki çoğu kişinin onu bir bulanık olarak görmesinden kaynaklanmaktadır. Aile Geçmişi: Baba, Dimitri Kalikhevich, Rustur. Mesleği gereği İngiltere'ye göçmüştür. Anne, Margaret Kalikhevich, İngilizdir. Dimitri ile bir iş görüşmesinde tanışmışlardır, severek evlenmişlerdir. Evliliklerinden birkaç yıl sonra Polina gözlerini dünyaya açar. Örnek Rp: - Spoiler:
Yaşlı, devasa ağaçların gölgelediği ormanın içinde bir süre yürüdü. Ağaç köklerinin sıkıca kenetlendiği toprak henüz ıslaktı. Toprak kokusu ve nereden geldiği belirsiz birkaç çeşit çiçeğin kokusu birleşerek muntazam bir koku oluşturmuştu. Yol oldukça engebeliydi, ağaç kökleri ve büyük taş parçaları yürümeyi zorlaştırıyordu. Bazı kesimlerde toprak kaymış, özellikle belirli yerlerde birikmişti. Uzaktan, ağaçların arasından içeri süzülen güneş ışınlar ormanın belli başlı bölgelerini aydınlatıyordu, ışığa maruz kalan alan ormanın genel görünümü hakkında fikir vericiydi. Ağaçların diplerine yeni dökülmüş çoğu sarı, kahverengi farklı farklı yapraklar vardı. Yine de tüm yapraklar dökülmemişti, kimileri havadaki esintiden korkarak usulca sallanıyordu. Esintinin şiddetlenmesiyle kimileri güçlü dallarla oluşturdukları zayıf bağı kopardı, esintiyle dans edermişçesine farklı yönlere savruldular, yere düşüp diğer yaprakların arasında kayboldular.
Anya, ormanın sessizliğine, yaprakların dansına, yakınlarından gelen boğuk hayvan seslerine ayak uydurmaya gayret ederek ellerini arkasında birleştirdi ve karanlık ormanda ilerledi. Ürkütücü ve korkunç görünen uçsuz bucaksız Montana Ormanları’nı keyfini yerine götürmek üzere neşeli bir ıslık çalmaya başladı. Dudaklarının her hareketinde güneş alabildiğine parladı, kimliksiz pek çok canlı Anya’nın tuttuğu tempoya eşlik etti. Genç kadın en fazla otuz yaşlarındaydı, uçuşan beyaz elbisesinin ardına sakladığı mükemmel bir vücudu vardı, soluk, beyaz teni elbisesinin içinde bir ölüyü andırıyordu. Yumuşak saçlarını okşayan esinti ne zaman artarsa saçlarının arasından birkaç kızıl bukle diğerlerinden ayrılıp yaprakların dansına katılıyordu.
Islak toprağın ve Anya’nın nemli, çıplak ayaklarının arasında kalan yapraklar ezildi ve toprağa gömüldü. Anya, ağaç gölgelerinden sıyrıldı, şimdi kesintisiz güneş alan, çıplak, taşlık bir arazideydi. İrili ufaklı pek çok çakıl taşı güneşin etkisiyle iyice kızışmıştı, göl boyunca özenle sıralanmışlardı. Göl öylesine duruydu ki derinliklerine kadar uzanan, genellikle mercan ve akumarin renklerdeki taşlar kolayca görünebiliyordu. Bir deniz kadar olmasa da oldukça büyüktü, içinde sürekli hareket hâlinde olan sayısız balık vardı, neredeyse hepsi gölün sığ kenarlarında birikmişti.
“Korkma Anya, sana en ufak zarar gelmesine izin vermem, gerekirse…” demişti Dimitri moroisine siper olurken. Sevdiği kişilerden sadece Dimitri sağ kalabilmişti ve her an onu kaybedebilirdi, asla böyle bir riski göze alamazdı. Saray artık bir enkazdan ibaretti, strigoiler saldırılarında kullanmak için yanlarında pek çok silah getirmişlerdi, herkes birer birer can veriyordu. Sarayın her köşesini alaşağı etmişlerdi, kimi moroi ve dampirlerin kimilerinden beslenirken kimilerini de uyandırmak üzere yanlanırda sürüklüyorlardı. Kraliçe çoktan sarayı terk etmiş, halkını kaderleriyle baş başa bırakmıştı. Fakat kimse sarayın güvenlik önlemlerinin yetersiz kalmasına anlam veremiyordu.
“Seni kaybetmeyi göze alamam Dimitri!” dedi kısık sesle. Mavi gözlerini kocaman açtı, Dimitri’nin kendisini feda etmesine olanak tanımayacağını ima ediyordu. Dimitri, Anya’dan yaşça küçüktü, yine de Anya’nın erişemediği olgunluğa ermişti. Sivri bir burna, her an anlamlı bakan masmavi gözlere sahipti. Kirli sakalı ince dudaklarına bir perde örtüyordu. Gardiyanlığını yapmak üzere Anya’ya, sevdiği kadına, atanmıştı ve onu korumak için canını feda etmekten çekinmeyecekti. Gardiyanların bir numaralı sözüydü; O’nlar önce gelir…
Bir şekilde buradan kaçmaları icap ediyordu fakat bunu nasıl yapacakları hakkında bir fikri yoktu. Eğer Dimitri öldürülürse onu tekrar diriltebilirdi fakat şu durumda ruhun gücü ne kadar etkili olurdu, bilmiyordu. Bir dampirin kanıyla beslenebilirdi, bu ona güç kazandırırdı fakat… Bir zamanlar yüz yüze geldiği insanlara öylece ihanet etmekten çekiniyordu. Zihninin bir tarafı sayıklayıp duruyordu; ya Dimitri ölürse? Ne kadar gerilirse ruh bedenine o kadar basınç uyguluyordu, Dimitri’nin önünde, saraya strigoiler akın ederken çıldırmayı göze alamazdı. Kendine zarar verişi Dimitri’yi parçalardı ve işte o zaman her tehlikeyi göze alıp faaliyete geçebilirdi.
Dimitri her ihtimale karşı savunma pozisyonunu elden bırakmazken Anya bir kaçış planı yapmasının gerekliliğini söylendi durdu. Hâlbuki aklı halen uyandırılan anne ve babasındaydı, gözlerinde belirecek kırmızı halkaları göz bebeğine yerleştirmeye çalışıyordu, hayali bile ürperticiydi. Küçük salonun ortasında volta atarken şiddetli bir sesin etkisiyle yerinden zıpladı. Kısacık kesilmiş kahverengi saçlarıyla tezat oluşturan kırmızı gözleri oldukça korkunçtu. Strigoilere has bembeyaz, mat teni bir moroininkinden çok daha beyaz, çok daha soğuktu. Hızlı reflekslerini harekete geçirdi, Dimitri boğazında hissettiği soğuklukla kendinden geçti, kadife, kahverengi paltosunun iç cebindeki kazığa ulaşmak için büyük çaba sarf etse de girişimi başarısız oldu. Aşağılık strigoi tuhaf bir şekilde kükredi, Anya olanları dehşetle izliyordu. Uzun bir süre hareketsiz kaldı, ne yapabileceğini bilmiyordu. Daha önce bir tek strigoiyle bile karşı karşıya gelmemişti, bedeninin titremesine engel olamadı. Elinden bir şey gelmiyordu, korkuyordu. Kendi kendine uygunsuz pek çok küfür savurdu fakat bunun bir faydası yoktu. Dimitri, onu korumak için yaratılmıştı, uğruna canını verirdi, fakat Anya bu cesareti gösteremeyecek kadar iğrenç, korkak bir sürtüktü. Strigoi baygın dampirin boynuna geçirdiği dişlerinden akan kan damlalarını diliyle sıyırırken, bakışlarını Anya’nın ürkek yüzüne çevirdi. “Korkma prenses, sana zarar vermeyeceğim. Sen çok ama çok değerlisin…” Yaratık kırdığı kapıdan hızla çıktı, Anya sevgilisinin ölü bedenine emekleyerek yaklaştı ve güzel yüzünü ellerinin arasına aldı. Ruh, Dimitri’yi kurtarmak için kendisine sunulan tek lütuftu. Elini genç dampirin soğuk göğsüne götürdü ve dirilmesini diledi. İşe yaramıyordu… Olanları düşünmek ve sevgilisinin bir ölü olduğu gerçeğini hazmetmek için bir müddet ara verdiği ıslığına devam etti ve seke seke ilerledi. Gölün çıplak ayağının başparmağını sıcak havaya rağmen soğuk kalan gölün temiz suyuna dokundurdu. Gözlerini kapatıp, aklında kalan birkaç anıyı canlandırdı zihninde. İlerledikçe tenine işleyen soğuk tuhaf bir ilerleme dürtüsü oluşturdu genç moroinin içinde. Bugüne dek kendisine ihanet eden büyüsü içerdiği karanlığı siyah bir sıvı halinde atmıştı Anya’nın gözünde gittikçe büyüyen göle. Anya, su yeterli seviyeye geldiğinde kollarını iki yana açtı, parmak uçlarını dingin suya dokundu ve bırakmaksızın ilerledi. İlerledikçe arkasında büyüyen halkalar yeni oluşanları izledi. Uzun zamandır görmediği merhamet şimdi Anya’ya sıkıca sarılmıştı
İlerledikçe gölde kaybolan hassas bedenini yükselmekte olan güneş tahriş ediyordu, vücudunun suyun dışında kalan kısmı felaket bir acıya maruz bırakılmıştı. Son bir kez daha gülümsemek istedi, her zaman sevdiklerinin yanında mutlu bir şekilde ağırlamak istemişti ölümü. Gülmeye yeltendikçe lanet olası bir yumru düğümlendi boğazına, gözleri doldu ansızın, Anya direnmeyi bir kenara bıraktı ve acı dolu bir kahkaha attı gözlerini aralarken. Güneş en parlak haliyle tepesinde dikiliyordu, kahkahasını yinelerken göz pınarlarından süzülen birkaç damla yavan hayatının zavallılığını kusursuzca yansıttı. Bugüne dek koruduğu sessizli delirtiyordu Anya’yı. Kimsesiz bir zavallıydı o, her gün kendi köşesine çekilir sessizce ağlardı.
Ruh, etkisini gösteriyordu, bugüne dek dirilttiği ölüler Anya’nın sessizce yok oluşunu izlediler, genç moroinin içindeki karanlığı kendilerine çekme cesaretini gösteremediler. Her geçen gün içindeki karanlıkla büyüyen paradoks çıldırmasına neden olmuştu, tıpkı Vladimir gibi o da göz göre göre eriyordu. Fazlasıyla karmaşık ve acıydı büyü, Anya’yı sersefil ortada bırakmaya yetmişti. Karanlık yoğunlaştıkça dengesini yitirdi ve olmadığı bir kişi haline geldi, karanlığın kalıbı duygularına ve davranışlarına hükmetti. Vücudunda dolaşan kan Anya’yı rahatsız ediyordu, her saniye acı çekiyordu. Ruh da bir çeşit uyuşturucuydu, başta uçma hissi ve mükemmeliyet vaat etse de sonraları tüm duygularını bir vakum gibi çekiyor, moroiyi sonu olmayan bir boşluğa sürüklüyordu, gerideyse sadece hastalıklı bir ruh bırakıyordu.
Genç moroinin cansız bedeni suyun üzerinde rüzgârın estiği yöne doğru savruluyordu. Beyaz elbisesi kadar masum yüzü duru suyla temas halindeydi. İçinde pas tutmuş, islenmiş ne varsa bir toz bulutu halinde Anya’nın vücudunu terk etti. Ruh, duman formuna bürünerek gökteki bulutların arasına katıldı.
* Moroi: Vampirlerdir, gönüllü insanların kanından beslenirler. Güneşe çıkabilirler fakat uzun süre dayanamazlar. Ayrıca moroiler; ateş, su, toprak, hava ve ruh elementlerinden birinin özelliklerini taşırlar. Ruh, nadir bulunan bir elementtir. Bu elemente sahip moroi ölüleri diriltebilir, hastaları iyileştirebilir, rüyalara girebilir, tüm canlıların auralarını görebilirler. Fakat tüm bu işlevler onların gün geçtikçe çıldırmalarına neden olarak moroilerin ölümüne sebep olur.
Dampir: Yarı insan yarı vampirlerdir. Kan ile beslenmezler, ikinci sınıf vampirlerdir. Moroileri korumak için yaratılmışlardır.
Strigoi: Moroi, dampir, insan kanlarıyla beslenirler. Güneş ışığına çıkamazlar ve üreyemezler. Neslin çoğalması için herhangi türden kişileri uyandırmaları gerekir. Uyandırılan kişinin eski kimliğinden eser kalmaz, davranışları bütünüyle değişir. Sadece kendini doyurmak için yaşarlar.
| |
|
Anastasia Lorién Véalidus Spellbound Seherbaz Dpt. Bşk. & Yönetici
Mesaj Sayısı : 97 Kayıt tarihi : 04/06/11 Yaş : 27
Mini Lejant Savaş Tarafı: Aydınlık RP Yaşı: 26 RP Partneri: Olacaktı. Dul kaldım abi *,*
| Konu: Geri: Polina Kalikhevich Çarş. Eyl. 07, 2011 9:37 pm | |
| Ravenclaw, 4. Sınıf! Keyifli Oyunlar! | |
|