Vinceria Lineum RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Vinceria Lineum RPG

Harry Potter'ın büyüleyici dünyasına yeni bir pencere, yeni bir soluk!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Bir Adım Daha...

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
L. "Nemesis" Nephilium
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Beauxbatons &. 6.Sınıf
L.


Mesaj Sayısı : 33
Kayıt tarihi : 05/07/11
Yaş : 27

Mini Lejant
Savaş Tarafı: Tarafsız
RP Yaşı: 20
RP Partneri: Hmmm adi, ukala, çapkın herifin teki. Ama nedense benim kalbimi yerinden oynatıyor.

Bir Adım Daha... Empty
MesajKonu: Bir Adım Daha...   Bir Adım Daha... EmptyPtsi Ağus. 08, 2011 12:02 am

...Bir Adım Daha... 23f2be49xBir Adım Daha... Emma-Watson-emma-watson-24315109-100-100
Lancaeron & Nemesis

Yer: Göl kenarında bir ağacın orası.
Vakit: Gece yarısı gibi.
Konu: Aaaa! Okuyun işte.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
L. "Nemesis" Nephilium
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Beauxbatons &. 6.Sınıf
L.


Mesaj Sayısı : 33
Kayıt tarihi : 05/07/11
Yaş : 27

Mini Lejant
Savaş Tarafı: Tarafsız
RP Yaşı: 20
RP Partneri: Hmmm adi, ukala, çapkın herifin teki. Ama nedense benim kalbimi yerinden oynatıyor.

Bir Adım Daha... Empty
MesajKonu: Geri: Bir Adım Daha...   Bir Adım Daha... EmptyPtsi Ağus. 08, 2011 1:40 am

Genç kız elindeki kitabı yatağına attı ve pencerenin yanına gitti. Okul tatil olduğundan beri ondan bundan mektuplar alıyordu. Bir kişi haricinde, ismini bile duymadığı insanlardan mektuplar almıştı. Ama bir buçuk aydır mektup beklediği kişiden hiç ses çıkmamıştı. O yüzden şimdi kitabını atmış ve alelacele tanıdık baykuşa pencereyi açmak için fırlamıştı. Baykuş içeri girdi ve çalışma masasının üzerine kondu. L hızlı hareketlerle kağıt parçasını açtı ve okudu.

    17 Temmuz 2002

    Her zamanki yer. Her zamanki saat. Bekliyorum.

    Lann.


L kağıdı parça parça etti ve baykuşa doğru fırlattı. "Seni orospu çocuğu..." diye fısıldadı nefesinin altından. Neredeyse bütün yaz bir mektup için ölmüştü kız. Şimdi ise emrivaki ile buluşmaya çağrılıyordu. Bir an için gitmemeyi düşündü. Zaten saat gece yarısına varmıştı. Bu sefer bahanen bu mu L? dedi içinden bir ses. Hala ondan kaçıyor musun? Hayır der gibi kafasını salladı ve aynasının önüne gitti. Kıyafeti yeterince iyiydi. Vücudunu saran, siyah, kot pantolonu ve belinin kıvrımını iyice ortaya çıkaran, yakası açık kırmızı gömleği ile gayet hoş ve alımlı duruyordu. Biraz siyah göz kalemi çekti ve rimel sürdü. Aslında gecenin kör karanlığında süslenmesinin bir anlamı yoktu. Hem de göl kenarına giderken. Ama kendisini engelleyememişti. Gece mavisi cübbesini aldı ve merdivenlerden aşağıya indi. Tabi ki, her zaman gecenin bu vakti nereye gittiğini soracak birileri olmalıydı. Bu kişi de bugün annesiydi. Kendisini engelleyemeyeceğini ve artık bir yetişkin olduğuyla ilgili bir şeyler mırıldandı. Sonra da kapıyı çarpıp çıktı. Dışarısı sandığı kadar serin değildi. Zaten Tanrı aşkına yazın ortasındalardı ne kadar soğuk olabilirdi ki hava?

Topuk sesleri kaldırımda çınlarken oraya neden yürüyerek gittiğine dair hiçbir fikri yoktu. Belki de sadece beş yıldır sahip olduğu tek arkadaşından hoşlandığını anladıktan sonra onunla her buluşacaklarında aniden bastıran heyecan duygusundan kurtarmak istiyordu kendini. Serin bir rüzgar etti ve saçlarını dağıttı. Saçlarının dağılmasından hoşlanmazdı ama düzeltmek için uğraşmadı. Böyle daha çekici göründüğü su götürmez bir gerçekti çünkü. Yüzünü şeytani bir gülümseme kapladı. Fakat aniden o gülümseme o kadar masumlaştı ki, okuldaki hiç kimsenin onun gerçekten böyle gülümsediğine inanmayacağını düşündü. Ama gülümsüyordu. Çünkü aklına ilk Lancaeron'a, ondan hoşlandığını söylediği an gelmişti. Aslında tam olarak söylememişti. Aslında sadece onu kız arkadaşından ayrılması için ikna etmeye çalışmıştı ama bu onun için büyük bir adımdı. Sonuçta L, onun kız arkadaşlarına hiç karışmamıştı. Okuldaki en adi sürtük bile olsa bir şey dememişti. Ta ki... Ta ki o güne kadar işte. Kendini hiçbir şey hissetmiyor sanarken aşık olmak onun için çok ilginç bir deneyimdi.

Gözleri onu gördüğünde, diğer bütün organları çalışmayı kesmişti. Beyni hariç. Çünkü onu yapmak istediği şeyi yapmaması konusunda uyarması gereken bir iç sese ihtiyacı vardı. Ama her bir boka burnunu sokan o iç ses şuan yoktu. Tam da ihtiyacı olduğu anda. Sen de en az onun kadar puştsun, dedi iç sesine. Ama karşılık gelmedi. O da her zaman yaptığı gibi duygularını başka tarafa yönlendirdi ve o da ne yazık ki öfke oldu. "Seni adi herif!" dedi ve hafifçe kafasına vurdu. Ayakta bekledi ve sözlerine devam etti. "Bütün yaz senden haber beklediğimin farkında mısın?!" Ve bu arada, şuan seni o kadar çok öpmek istiyorum ki, benden uzak dursan iyi edersin!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lancaeron Láthspell
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Lancaeron Láthspell


Mesaj Sayısı : 21
Kayıt tarihi : 05/07/11

Mini Lejant
Savaş Tarafı: Nasıl istersem.
RP Yaşı: 20
RP Partneri: Kraliçe o.

Bir Adım Daha... Empty
MesajKonu: Geri: Bir Adım Daha...   Bir Adım Daha... EmptyPtsi Ağus. 08, 2011 2:02 pm

Yaptığı çılgınlığın ardından bir ay geçmişti ve bu bir ayda ne ondan bir mektup almış ne de bir mektup göndermeye cesaret edebilmişti. Beş yıldır tanıdığın ve en iyi arkadaş statüsünde olduğun bir kıza ‘’Hey, senden hoşlanıyorum. Belki de daha fazlası…’’ diyerek kaçmak hiç ona göre değildi. Bu söylediğini ciddiye alıp almadığını anlamak için bile durmamıştı yanında. Uzun bir süre de etkisinden çıkamamıştı doğal olarak. Bu beş yılın vermiş olduğu yakınlıkla çoğu zaman onu sevdiğini dile getirmişti genç büyücü fakat bunların hiçbir zaman öyle bir anlam taşıdığını düşünememişti ya da onu o gözle görememişti. Diğerlerinden farklıydı, evet okuldaki çoğu kızla birlikte olmuştu ama o hiç birine benzemiyordu. Çoğu zaman erkek muhabbetleri bile yapabileceği bir arkadaştı. Sevgililerine de karışmazdı, biri hariç. Zaten ayrılmak için bahane aradığı kızın bütün kirli çamaşırlarını ortaya döküp, onu ayrılmaya ikna etmeye çalışması gözünden kaçabilecek bir şey değildi. Doğal olarak da kendini uzun süre sorgulamıştı. Eh, bunu yaparken de kızlardan uzak kalmamıştı elbette ama ondan gizlemeyi de başarmıştı.

‘’Her şey bu gün netleşecek…’’ Gölün kenarında çimenlerin üzerine uzanmış gök yüzünü seyrederken farkında olmadan yüksek sesle söylemişti bunları. Evet, bu gün her şey netleşecekti. Neredeyse bir buçuk aydır Amerika’daydı ve hiç görüşmemişlerdi. Döneli de iki saatten fazla olmamıştı. Eşyalarını bir otele bırakır bırakmaz hızlı bir duş alıp hazırlanmış ve ne yazacağını bilemeden eline aldığı kağıt parçasına bir şeyler karalamıştı. Nasıl hitap etmesi gerektiğini bilmiyordu ve birazcık emri vaki olmuştu ama eğer gelirse bu iyiye işaretti. Tutkularından biri olan gökyüzüne bakıyor ama göremiyordu. Gözlerinin önünde sadece tek bir yüz, tek bir gülüş vardı. Aklını kaybetmesine neden olan ve bir aydır görmediği o gözleri tekrar görmek için sabırsızlanıyordu büyücü. İlk defa böyle hissetmenin vermiş olduğu şaşkınlık da ayrı bir konuydu tabii. Göremediği yıldızlara bakmanın hiçbir anlamı olmadığı ve onu böyle karşılamanın doğru olmayacağını düşünerek doğruldu ve bağdaş kurup gölü izlemeye başladı.

"Seni adi herif!" Başına yediği birkaç darbeyle birlikte gelen bu sözler genç adamı hayal dünyasından uzaklaşması için yeterli olmuştu. "Bütün yaz senden haber beklediğimin farkında mısın?!" Tüm keyfi yerine gelmişti işte şimdi. Yavaş yavaş yerinden doğrulurken yüzüne artık onunla özdeşleşen alaycılığını da eklemişti. Başka türlü duygularını nasıl kontrol altında tutacağından emin değildi.

- Hey, bu acıttı! Ayrıca, sana da merhaba kraliçe! Ben de seni çok özledim. Tanrım, o kadar zamandır sana öğretmeye çalıştığım görgü kurallarına ne oldu?!

Yüzünü tamamen ona dönünceye kadar bu kadar yakınında durduğunu fark edememişti. Zayıf ay ışığında bile karşısında duran yüz az önce hayal ettiğinden çok daha güzeldi. Oysaki tüm tatilini onu hayal ederek geçirmişti ve ancak şimdi onun gözlerine bakarken hayallerindekinin bir hiç olduğunu anlayabildi. Nefesini tuttuğunun farkına varamamış, her bir hücresi onu öpmek için yanıp tutuşurken tüm kontrolünü kaybetmişti. Lanet olsun! Ne oluyor bana böyle! Bu çaresizlikte neyin nesi?! Tekrar kontrolünü eline alırken arayı açmak gibi bir niyeti de yoktu aksine karşısında duran cadıyı öpmek için hazırlanıyordu. Dudaklarını, cadının duraklarına bastırırken olacaklardan korkması gerektiğini biliyordu ama sonuçta buraya gelmişti öyle değil mi? Bu kadar yakın dururken uzaklaşmamıştı da. Üstelik böyle bir hareket büyücüden beklenecek bir şeydi. Onu öpmesi için hiçbir engel kalmamıştı kendince. Kendini savunabilecek birçok bahane üretmeyi başarmıştı bile tüm düşünceleri cadıya odaklanıncaya kadar. İyi öpüştüğünü biliyordu ve bu da en iyi öpüşmeleri arasında ilk sıraya yerleşecek türden bir öpüşmeydi. Ayrılmak istemiyordu, bu öpüşmenin bitmesini istemiyordu ama daha da ileri gitmek istemiyordu. O farklıydı ve ona diğerlerine yaptığı gibi yapamayacağını da biliyordu. Belinden tuttuğu eliyle cadıyı biraz daha kendine bastırırken karşılık almış olmanın verdiği mutlulukla karışan yanma hissi bütün bedenini ele geçirmişti.


Not:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
L. "Nemesis" Nephilium
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Beauxbatons &. 6.Sınıf
L.


Mesaj Sayısı : 33
Kayıt tarihi : 05/07/11
Yaş : 27

Mini Lejant
Savaş Tarafı: Tarafsız
RP Yaşı: 20
RP Partneri: Hmmm adi, ukala, çapkın herifin teki. Ama nedense benim kalbimi yerinden oynatıyor.

Bir Adım Daha... Empty
MesajKonu: Geri: Bir Adım Daha...   Bir Adım Daha... EmptySalı Ağus. 09, 2011 12:40 am

"Hey, bu acıttı! Ayrıca, sana da merhaba kraliçe! Ben de seni çok özledim. Tanrım, o kadar zamandır sana öğretmeye çalıştığım görgü kurallarına ne oldu?!" Ron tamamen ona dönüp, L onun yeşil gözleriyle karşılaştığında yüzündeki gülümseme gitmiş, yerini çarpık bir sırıtmaya bırakmıştı. Bu kadar yakınına bilerek gelmemişti fakat buna memnun olmuştu. Genç adamın vücudundan yayılan o tanıdık parfüm kokusunu alabiliyordu. Bu parfümü ona kendisi hediye etmişti. Ron'un 15. doğum gününde... Hala bitirmemiş olduğuna inanamıyordu. Gözleri bir an için çocuğun dudaklarına kaydı. Çok mu yakındılar? Fazla yakın... İşte o an bütün dünyası tepe taklak oldu. Bu kadar kolay mıydı? Yani sadece bir hamle yetiyor muydu, istediğini yapmak için? Bazen dünyanın sandığından daha basit olduğunu düşünüyordu. Çok daha basit... Çocuğun öpücüğüne karşılık vermişti ve bundan pişmanlık da duymuyordu. Ron onu kendisine doğru çektiğinde, vücudunun kontrolünü çoktan kaybettiğini anlamıştı ve oluruna bıraktı. İlk defa olayların kendi kontrolü dışında gelişmesine izin verdi. Aylardır bu anı bekliyordu. Sonunda istediğini elde etmişti. Ona hiç olamadığı kadar yakındı şuan anda. Sadece beden olarak değil, ruh olarak da. Peki, ya bunların hiçbiri gerçek değilse. Yani ya Ron sadece öpmek için öpüyorsa. Çocuğun kolları arasındaki bedeni gerildi. Doğal olarak Lancaeron da geri çekildi. Gözlerinde özür dileyen bir bakışla... L yüzüne şeytani bir gülümseme kondurdu, elini Ron'un saçlarının arasına daldırdı ve bu sefer o onu öptü. Kalbi deli gibi atıyordu. İstemeden de olsa dudaklarını, dudaklarından ayırırken ikisi de nefes nefese kalmıştı. Ama sarılmaya devam ediyordu, onu kendinden geçiren kokusunu içine çekerek. "Eeee beni neden çağırmıştın?" diye fısıldadı, yere otururken. Bedenin her bir hücresi ona dokunabilmek için çığlık atıyordu. Ama kontrollü olmak zorundaydı. Sen öyle san, dedi olur olmadık zamanlarda ortaya çıkan iç sesi. Hala kendini ondan uzak tutmaya mı çalışıyorsun? Herkese yaptığın gibi... L hiçbir şey demedi. Haklıydı çünkü. Belki de Ron'un gözlerinde kaybolduğu için bir şey diyememişti.

Beş yıldır tek arkadaşıydı oydu, neredeyse. Yüzünün her hattını aklına kazımıştı. Neleri sever, nerelere gider, ne yemekten hoşlanır... Hatta kızları ayartma taktiklerini bile ezbere sayabilirdi. Peki bu kadar zamandır arkadaş olarak gördüğü birine nasıl aşık olmuştu? Asıl sorun oradaydı aslında: Başından beri onu arkadaş olarak mı görüyordu? Aptal olma! Tabi ki de arkadaştınız. Sadece onun senden daha çok arkadaşı olmasını kıskandığın için ona farklı gözle bakmaya başladın. Ah, harika. Gerçeklerle hayatınızı çarpıtan bir iç sesiniz olması, ömrünüz boyunca isteyeceğiniz tek şeydi. Ayrıca senin tek arkadaşın benim. "Kapa çeneni," diye fısıldadı nefesinin altından. Ani bir dürtüyle Ron'a baktı, duymadığından emin olunca rahatladı ve çimlere uzandı. Üstünün kirlenip kirlenmeyeceği umrunda değildi. Sadece güzel bir gece geçirmek istiyordu hepsi bu. Buna da bütün negatif enerjisini atarak başlamaya karar verdi. Etrafta stres bombası olarak gezmemeliyi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lancaeron Láthspell
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Lancaeron Láthspell


Mesaj Sayısı : 21
Kayıt tarihi : 05/07/11

Mini Lejant
Savaş Tarafı: Nasıl istersem.
RP Yaşı: 20
RP Partneri: Kraliçe o.

Bir Adım Daha... Empty
MesajKonu: Geri: Bir Adım Daha...   Bir Adım Daha... EmptySalı Ağus. 09, 2011 9:03 pm

Cadının kollarının arasındaki bedeni gerildiğinde istemeyerek de olsa uzaklaştırdı kendini büyücü. Yüzünde oluştuğunu tahmin eden mutsuz ifadenin asıl nedeni bu öpüşmeye son vermesiydi elbette. Öptüğü için pişman değildi. Neyse ki zoraki ayrılığı çok uzun sürmemiş ve onu şok etmeye yetecek bir hamleyle aşık olduğu cadı onu öpmeye başlamıştı, elbette ki böyle güzeller güzeli bir kızı karşılıksız bırakamazdı. Cadının parmakları saçlarında dolaşırken tüm düşünme yetisini kaybettiğinin farkında değildi. Birçok kızı öpmüştü, sayısını hatırlamayacağı kadar çok ama bu bambaşkaydı. Birine bağlanmak hiç ona göre olmasa da bağlandığını hissedebiliyordu. L yavaşça ondan ayrıldığında nefes nefese kalmış olmaları umurunda bile değildi. Eh, bu kadar kısa sürmüş olması onu üzse de bu bile bu gün için bir şans olduğunu biliyordu. Hala ona sarılırken istediği tek şeyin bu cadı olduğunu ve onun da şimdi yanında olduğunu düşünerek gülümsemesinin tüm yüzüne yayılmasına izin verdi. "Eeee beni neden çağırmıştın?" Elbette bunun için ama üzgünüm sana bunu söylemem. Bana yapacaklarından korkuyorum. Cadıyla eş zamanlı olarak yere otururken vücudundaki yanma hissini görmezden gelmeye çalıştı. Bu soruya cevap vermek zorunda mıydı? Kesinlikle evet… Ama verecek bir cevabı yoktu. Alaycı kimliğiyse iş başındaydı ve onun içinde olup bitenleri dışa vurmasını engelliyordu.

Kendini çimenlerin üzerine bırakırken buranın gözüne daha güzel göründüğünü fark etti. Göle yansıyan gökyüzü her zamanki ihtişamıyla oradaydı işte. Yıldızlara olan hayranlığı çok küçükken başlamıştı ve asla vazgeçemediği bir tutku haline dönüşmüştü. Elbette bunu çok az sayıda kişi biliyordu ve bunlardan biri de yanında uzanıyordu. Yıldızlar ve Nemesis arasında seçim yapmaya zorladı kendini ama yapamadı. Ardından ayrı kategorilerin birincileri olduğunu söyleyerek avutmuştu kendini. Üzgünüm, artık yeni bir rakibiniz var. Ellerini başının altında birleştirdiği sırada hala soruya cevap vermemiş olduğunu hatırlayarak düşünmeye başladı. O sırada L’in ‘’Kes sesini!’’ dediğini duymuşsa da bunun ona söylenmediğini bildiği için pek de umursamamıştı. Beş yıldır gününüzün çoğunu biriyle geçiriyorsanız onun her türlü şeyini bilmeniz gerekir. İç ses olayından büyücüye bahsetmiş olmasa da Ron onun kendi kendine konuştuğunu biliyordu. Yoksa neden durduk yere ‘Kes sesini!’ desin ki. Artık alıştığı bu duruma tepkisiz kalmayı da öğrenmişti büyücü. Üstelik cadıyı bu mutlu edecekse bilmiyormuş gibi yapmasının hiçbir sakıncası yoktu kendince.

- Yakışıklı şövalyenizi özlemişsinizdir diye düşündüm majesteleri. Ah, bir de senin mektubu aldıktan sonra sinir küpü olacağını bilmenin de ayrı bir eğlencesi var tabi. Lütfen beni bağışlayın kraliçem.

Ve seni özledim. Tüm tatil boyunca aklımdan çıkmadın ve tek bir kıza bile bakmadım. Bir de ayrılmadan önce yaptığım çılgınlığın sonuçlarına katlanmaya hazır olduğum için çağırdım. . Yüzündeki yalancı acı çeken ifadeyle cadıya bakarken aslında söylemek istediği ve söyleyemediği şeylerin çokluğu karşısında yenik düşmüştü. Okulda kazandığı intikam kraliçeliğinin sadece kraliçelik kısmıyla dalga geçmek oldu olası hoşlandığı bir şeydi. Üstelik sevdiği kızın gerçek adını bilmemek ve ondan bir şeyler gizlediğini bilmek fark ettirmese de en çok zoruna giden şeydi. Şimdiye kadar her türlü göndermeyi yapmış olsa da L, ona söylememek konusunda ısrar etmişti. Geriye kendi çabalarıyla öğrenmekten başka bir seçeneği kalmıyordu. Cadının cevapsız kaldığını fark edince ve bu konunun kapanması umuduyla yaklaşık dört yıldır edindiği ‘L’in gerçek adını tahmin etme oyunu’na başvurarak aklına gelen ilk ismi söyledi büyücü:

- Lana? Bunu daha önce söylemiştim değil mi? Lexie?

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
L. "Nemesis" Nephilium
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Beauxbatons &. 6.Sınıf
L.


Mesaj Sayısı : 33
Kayıt tarihi : 05/07/11
Yaş : 27

Mini Lejant
Savaş Tarafı: Tarafsız
RP Yaşı: 20
RP Partneri: Hmmm adi, ukala, çapkın herifin teki. Ama nedense benim kalbimi yerinden oynatıyor.

Bir Adım Daha... Empty
MesajKonu: Geri: Bir Adım Daha...   Bir Adım Daha... EmptyÇarş. Ağus. 10, 2011 4:24 pm

"Yakışıklı şövalyenizi özlemişsinizdir diye düşündüm majesteleri. Ah, bir de senin mektubu aldıktan sonra sinir küpü olacağını bilmenin de ayrı bir eğlencesi var tabi. Lütfen beni bağışlayın kraliçem." Sevdiği büyücünün sesi, kızın kulaklarına çalınırken Nemesis, iç sesiyle derin bir kavganın tam ortasındaydı. Yarım yamalak duyduğu cümledeki göndermeleri ve dalga geçmeler fark eden kız gülümsedi. Bunun intikamı kötü olacak Láthspell. Kendini iç dünyasından koparınca kendini yıldızlarla bezenmiş gökyüzüne bakarken buluverdi. Yanındaki büyücü gibi o da yıldızları izlemeyi çok severdi. Fakat ona göre sevdiği adamın gözlerindeki ışıltı, şimdiye kadar gördüğü her yıldızınkinden daha parlak ve çekiciydi. Uzandığı yerde sağa doğru döndü cadı ve elini kafasına destek yapacak şekilde koydu. Genç adamın cevabı ona yeterli gelmemişti. Bu kadar süredir tanıdığı birinin her şeyi anlatmadığını anlayabilirdi ama üstelemedi. Anlatmak istemiyorsa bu onun seçimiydi. Ayrıca kendisi bu kadar çok şey saklıyorken onun her şeyi anlatmasını beklemek biraz haksızlıktı. Nemesis hala içindeki, onu öpme isteğiyle savaşırken Ron tekrar konuşmaya başladı. "Lana? Bunu daha önce söylemiştim değil mi? Lexie?" L'in suratını şeytani bir gülümseme kapladı. Lancaeron minik oyunlarına alışmıştı artık. Ama o pes etmiyorsa kendisi de pes etmeyecekti. Minik sır kutusu olarak kalmaya devam edecekti. İnsanların onun hakkında her şeyi bilmemesi en büyük silahıydı ve mümkünse bu böyle kalmalıydı.

Yavaşça doğruldu ve ayağa kalktı. Ron'un arkasına geçti ve çömelerek kulağına doğru eğildi. Kısık sesle fısıldarken adamın bütün tüylerinin diken diken olduğunu hissedebiliyordu. "Lana? Ih-ıh, hayır." Memnun bir ifadeyle diğer kulağına doğru yöneldi. "Lexie? Gerçekten oradan bakınca sürtük gibi mi görünüyorum?" Kafasını adamın omzuna koydu ve ellerini de beline doladı. "Gerçekten...daha...yaratıcı...olmalısın." Dudakları adamın dudaklarına doğru yönelirken, ellerini adamın belinden çekti. Böylece Ron'un yanına oturabilecekti. Sırtı nehre dönüktü. Büyücünün gözlerine baktı ve tam o anda geri çekildi. Hayır, öpmeyecekti. Oh olsun sana, dedi içinden. Belki biraz aklın başına gelir de benimle dalga geçmeyi bırakırsın. Kıkırtısını bastırdı. Ron iflah olmaz, çapkın bir serserinin tekiydi. Cezalardan anlamazdı o. Ama istediğini elde edemeyince kuduran bir tipti. Nedense çok tanıdık gelmişti Nemesis'e. Kendini tekrar çimlerin üzerine bırakırken tekrar yıldızlara baktı. Sanki şimdi daha bir parlaktılar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lancaeron Láthspell
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Lancaeron Láthspell


Mesaj Sayısı : 21
Kayıt tarihi : 05/07/11

Mini Lejant
Savaş Tarafı: Nasıl istersem.
RP Yaşı: 20
RP Partneri: Kraliçe o.

Bir Adım Daha... Empty
MesajKonu: Geri: Bir Adım Daha...   Bir Adım Daha... EmptyCuma Ağus. 12, 2011 9:35 am

Nemesis yerinden katlığında büyücü de ne olduğunu anlayabilmek için doğrulmuştu. Hemen arkasında çömelen cadının bu kadar yakın oluşu bile tüm zihnini bloke etmeye yeterken kulağına eğilip bir şeyler fısıldaması tüylerini diken diken etmişti. İntikam alıyordu. Bu kadar yakın olmanın vermiş olduğu şokla ne dediğini anlayamamış olsa da cadı diğer kulağına eğilip bir şey daha söylediğinde öncekini de tahmin etmişti. İkincisinde kendini kontrol edebilmek için biraz fazla uğraşması gerekse de bunu başarabildi. Söylediklerini duymuş fakat anlayabilmesi zaman almıştı, özellikle de cadı elini beline dolayıp başını omzuna yasladığında. Ona bu kadar yakın olmak hoşuna gitse de vermiş olduğu acının ne kadar katlanılır olduğuna karar vermek güçtü. Tüm bedenini ele geçiren yanma hissi daha da belirgin bir hal almıştı artık. Cadı ondan biraz olsun uzaklaştığında hem üzüntü hem de tuhaf bir mutluluk hissetmişti derinlerinde. Ama Nemesis daha yeni başlıyordu, bu kadar basit olmayacağını şimdiye kadar öğrenmiş olması gerekirdi. Cadı, büyücünün dudaklarına eğilirken Ron’un zihninde tek bir düşünce kalmıştı. Onu tekrar öpmek… Henüz dudaklarına varamamışken durması da yanma hissine hiç yardımcı olmamıştı. Cadı yüzünde zafer gülücüklerinden biriyle tekrar yanına uzanırken düşüncelerini toparlayabilmek için birkaç saniye daha öylece durup göle baktı. Seni-! Benden intikam almaya kalkışmaman gerektiğini kaç kez göstermem gerekiyor! Hiç heveslenme kraliçe, bu gece istediğini alamazsın.

- Lexie sürtüklere özgü bir isim deği, küçük hanıml. Halamın adıydı ve tanımış olsaydın onun sürtüklükten ne kadar uzak olduğunu sen de görürdün.

Tekrar yere uzanırken az önce hiçbir şey olmamış gibi normal çıkan ses tonu için kendini tebrik etti. Kabul et kraliçe; ben senden daha kontrollüyüm. Bütün bir yaz senin hayalinle yaşamışken burada biraz daha beklememin hiçbir sakıncası yok küçük hanım. Yanında getirdiği içkileri hatırlayınca hızla ayağa kalmış ve cadının şaşkın bakışlarını üzerinde hissetmişti ya da öyle sanmıştı. Bir iki adım ötede duran şişeleri kaptıktan sonra tekrar yerine döndü.

-Ne? Gideceğimden mi korktun yoksa?

Bu saatte cadının biradan başka bir şey içmeyeceğini birçok kez tecrübe etmişti Ron zaten kendi de birayı tercih ederdi. Şişeleri açtıktan sonra bardak zahmetine dahi girmeden birini cadıya uzattı. Bağdaş kutmuş otururken ister istemez anılar hücum etmişti. Arkadaş oldukları zamanlar, eski günler… Aslına bakılırsa dışarıdan bakan birinin onları sevgili sanması oldukça muhtemeldi ki zaten sananlar da olmuştu. O zamanları onları düşünüp ne kadar güldüklerini hatırladı. Buraya her gelişlerinde bira içmeden ayrılmazlardı ve bu gece de böyle olacaktı. Tabi hiç bu kadar sessiz olmamıştı burası veya bu gece sessiz geliyordu. Normalden çoktan hararetle bir şeyler konuşuyor olmaları, konu olmasa bile birbirlerine atışmaları ve kahkaha seslerinin eksik olmaması gerekiyordu. Hayatındaki en uzun süreli dişi yaratığın yanında duran cadı olduğunu fark etmesi yüzündeki gülümsemesini genişletmişse de bir daha asla eskisi gibi olamayacaklarının verdiği hüzünle kalıcı olamamıştı. ‘’Eski günlerdeki gibi…’’ Birasını yudumlamadan önce ağzından dökülen bu kelimeleri sesli söylediğinin farkında dahi değildi. Gerçi fısıltıyla karışık çıkmıştı fakat Nemesis’in duymuş olma ihtimali de yüksekti. Aldığı büyük yudumun verdiği sıcaklıkla zihni anılardan kurtulup şimdiye geldiğinde içinde büyüyen konuşma dürtüsüne engel olamamıştı. Bu kadar sessiz olmalarından hiç ama hiç hoşlanmamıştı büyücü.

-Eee kraliçe, ben yokken neler yaptın?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
L. "Nemesis" Nephilium
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Beauxbatons &. 6.Sınıf
L.


Mesaj Sayısı : 33
Kayıt tarihi : 05/07/11
Yaş : 27

Mini Lejant
Savaş Tarafı: Tarafsız
RP Yaşı: 20
RP Partneri: Hmmm adi, ukala, çapkın herifin teki. Ama nedense benim kalbimi yerinden oynatıyor.

Bir Adım Daha... Empty
MesajKonu: Geri: Bir Adım Daha...   Bir Adım Daha... EmptyCuma Ağus. 12, 2011 5:43 pm

    "Lexie sürtüklere özgü bir isim deği, küçük hanıml. Halamın adıydı ve tanımış olsaydın onun sürtüklükten ne kadar uzak olduğunu sen de görürdün." Ron'un sesi, onu daldığı hayal aleminden çekip alırken Nemesis'in suratında çarpık bir gülümseme vardı. Mutluydu, huzurluydu. Ailesinin yanında olmadığı için değil. Sevdiği adamın yanında olduğu için. Dönüp ona baktı. Ayağa kalktığını görünce yüzünde şaşkın bir ifade oluşmuştu. Nereye gidiyor, diye düşündü. Sonra elinde bira şişeleriyle ona dönünce, Nemesis bir kahkaha attı. Sessiz gecede sesi ağaçlardan yansırken Ron'un elindeki biralardan birini kaptı. "Ne? Gideceğimden mi korktun yoksa?" Evet şapşal şey. Gideceğinden korktum o yüzden böyle mal mal suratına bakıyorum, değil mi? Biradan bir yudum aldı. Ama uzun bir yudum olmuştu galiba. Çünkü Ron'un bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu. Elleri karıncalanmaya başlamıştı. Kocaman bir gülümsemeyle Ron'a baktı. Aslında şuan üç yıl öncesine gitmişti birden aklı. O zamanlar etraf daha kalabalık olurdu ama yıllar geçtikçe buraya olan ilgi azalıyordu. Kimse göle bile girmiyordu. Oysa ki yazları tıklım tıklım olurdu burası. Ron'la birlikte daha yüksekte bir yere oturup iskeleden atlayanlara puan verirlerdi. Yanındaki büyücüyü üç yıl önceki haliyle hayal etmeye çalıştı: O zamanlar biraz daha sıskaydı, yine kaslı bir vücudu vardı ama şimdi daha iriydi. Yani Nemesis'e göre, Ron onu tek eliyle bile kaldırabilirdi.

    "Eee kraliçe, ben yokken neler yaptın?" Birasından bir uzun yudum daha aldı ve elini çenesine koyup düşünüyormuş gibi yaptı. Çok ilginç olaylar olmamıştı. Aslında bir tane vardı o da şehirdeki barlardan birinde, okuldaki kendinden bir-iki yaş küçük bir çocuk ona asılmıştı. Ama adını bir türlü hatırlayamıyordu. "Hmm pek olaylı bir tatil geçirmedim aslında. Bir tek şey var işte. Hani bizden bir-iki yaş küçük bir öğrenci vardı okuldu, kitabına büyü yapmıştık da, açınca heryerden kurbağalar çıkmaya başlamıştı." Ron'un kafa salladığını görünce devam etti. "Heh, işte onu gördüm yaklaşık iki hafta önce. Seninle takıldığımız bara gitmiştim. O da oradaymış. Ne arıyormuş diye sorma bence 'kasıtlı' bir tesadüftü karşılaşmamız. Asıl olay ise bana sarkmasıydı." Birasından bir yudum daha aldı ve kıkırdadı. "İnanabiliyor musun? Doğrusu o nasıl inanmış ona pas vereceğime?" Şişenin sonuna geldiğinde evde de içmemiş olmayı diledi ama içmişti ve şimdi de alkol etkisini göstermeye başlamıştı. Ron, ona ikinci şişeyi uzartırken tereddüt etse de aldı ve bu seferde onu kafasına dikti. Bu son damla olmalıydı ki, genç kız şişeyi yere bıraktı ve ayağa kalktı. Ron'un şaşkın bakışlarını üzerinde hissederken koşarak iskeleye gitti ve kendini serin suya attı. Aslında su buz gibiydi. Ani bir şokla bedeni gerilirken zihni de açılmıştı biraz olsun. Yüzeye doğru çıktığında suyun içinde renkler gördüğünü sanmıştı. Güçlü bir el onu suyun içinden çekip çıkartırken suratı asılmıştı Nemesis'in. Ama onun sıcak dokunuşu da hoşuna gitmişti hani.

    Taze hava ciğerlerini doldururken yukarı baktı. Ron'un bu kadar yakın durduğunu fark etmemişti. Soluk soluğa kalmış bir halde -ve hayli şaşkın bir ifadeyle- sevdiği adamın suratına baktı. Dudaklarını dudaklarına yapıştırırken hiç ayrılmak istemiyordu. Ellerini tekrar adamın saçlarına geçirdi. İkisi de sırılsıklamken garip bir görüntü oluşmuştu. Ama etrafta kimse yoktu, zaten Nemesis de umursayacak durumda değildi.


En son L. "Nemesis" Nephilium tarafından Cuma Eyl. 02, 2011 11:21 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lancaeron Láthspell
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Lancaeron Láthspell


Mesaj Sayısı : 21
Kayıt tarihi : 05/07/11

Mini Lejant
Savaş Tarafı: Nasıl istersem.
RP Yaşı: 20
RP Partneri: Kraliçe o.

Bir Adım Daha... Empty
MesajKonu: Geri: Bir Adım Daha...   Bir Adım Daha... EmptyCuma Ağus. 19, 2011 3:19 pm

Yüzündeki şapşal gülümsemeyi görmemesi için cadıya bakmayı ısrarla reddediyor ve gözlerini gökyüzünden ayırmamaya çalışıyordu. . Cadının sesini duyduğunda birasından büyük bir yudum alıyordu. "Hmm pek olaylı bir tatil geçirmedim aslında. Bir tek şey var işte. Hani bizden bir-iki yaş küçük bir öğrenci vardı okuldu, kitabına büyü yapmıştık da, açınca her yerden kurbağalar çıkmaya başlamıştı." Elbette kim olduğunu biliyordu ama ismini söyleme gereksinimi duymamıştı. Olanları hatırlayınca gülümsemesi yüzüne yayılırken onaylar bir tavırla başını salladı büyücü. Bunun sonunda ne olacağını merak etmeye başlamıştı. Gülümsemesinin ardına gizlenmiş sorgulayıcı bakışlarını cadıya çevirdi. "Heh, işte onu gördüm yaklaşık iki hafta önce. Seninle takıldığımız bara gitmiştim. O da oradaymış. Ne arıyormuş diye sorma bence 'kasıtlı' bir tesadüftü karşılaşmamız. Asıl olay ise bana sarkmasıydı." Kaslarının gerildiğini hissetti büyücü. Bu duyguyu reddetse de kıskanıyordu ve okul açılır açılmaz bunun icabına bakacaktı. Sevgilisi, yüz ifadesinin değişmiş olduğunu fark etmemiş veya edememişti. Cadı birasından bir yudum daha alırken Ron da büyük bir yudum aldı. Cadının kıkırdamasına aldırmamaya çalışarak kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Son yudumu da içtikten sonra cadının elindeki şişeye baktı ve bittiğini anlayınca iki şişe daha alıp birini cadıya uzattı.

Kendini toparladığında cadının ruh halindeki değişimi fark etmesi uzun sürmemişti, bu Nemesis’i de diğerleri kadar iyi biliyordu. Bugün ilk içişi olmayışı şu anki halinin tek açıklamasıydı şüphesiz. Şişeyi yere bıraktığında Ron henüz kendininkini yarılamamıştı bile. Cadı ayağa kalkarken ne yapacağını merakla izliyordu. Koşar adımlarla iskeleye yöneldiğinde ani bir hareketle büyücü de yerinden fırladı. Sarhoş bir halde göle girmesine izin veremezdi. Cadı, fazla uzakta olmayan iskeleden kendini atarken Ron onu son anda kaçırdığı için bir küfür savurdu ve düşünmeden arkasından atladı. Suyun soğukluğuna aldırmadan sevdiği kadını tutup kaldırdı. Aslında şu anda güzel bir dayak hiç fena olmazdı ama düşünceleri bundan çok uzaktaydı. Birbirlerine bu kadar yakınken düşüncelerini toparlayabilmesi oldukça güç oluyordu. Cadının dudaklarını hissettiğinde vücudu hiç düşünmeden karşılık vermiş ve buz gibi gölde sırılsıklam olmasına rağmen yanma hissinin tüm bedenini ele geçirmesine izin vermişti. Hafif bir esinti ıslak bedenlerinde hafif bir ürpertiye neden olunca zihninin kontrolünü tekrar ele geçirmiş ve cadıdan ayrılmıştı. Bakışlarına aldırış etmeden ve incitmemeye çalışarak cadının kolundan tuttu.

-Hadi kraliçe, gidiyoruz. Senin sarhoşken ortalıklarda gezinmene izin veremem. Etrafa büyüler savurmaya başlıyorsun sonra.
Hatırlamayacağımız şeyler yapmak istemiyorum, demesi çok daha doğru olurdu. Cadının tüm itirazlarına rağmen çekiştire çekiştire de olsa oturdukları yere geldiklerinde cadıyı bırakmadan eşyaları aldı ve cadının gece mavisi cübbesinin cebindeki asayı aldıktan sonra cübbeyi cadıya giydirmeye çalıştı ama nafile.. Asayı arka cebine yerleştirirken cadı titremesine rağmen hala ondan kurtulmaya çalışıyordu. Onu kontrol etmek Ron için çocuk oyuncağıydı çünkü cadıya göre çok daha uzun ve güçlüydü. Aslında yanında ufacık durduğu bile söylenebilirdi şuanda.

-Koca bir bebek gibi davranmaktan vazgeçip şunu giyer misin?! Seninle başa çıkmanın benim için ne kadar kolay olacağını sen de biliyorsun ve emin ol, bundan hoşlanmazsın kraliçe bebek.

Başarısızlıkla sonuçlanan bir hamlenin ardından kendini hala büyük bir sabırla kontrol etmeye devam ediyordu. Bir başkası olsa çoktan çileden çıkmış ve zor kullanmaya başlamış olurdu. ‘’ Sarhoşken çok daha çekilmez olduğunu daha önce söylemiş miydim? Mızmızlanmayı bıraksan da şunu giydirmeme yardım etsen hiç fena olmaz mesela. Yoksa hasta olacaksın.Bayan.İnatçı.Bebek.Kraliçe.’’ Faydası olmayacağını bilse de denemekten vazgeçmedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
L. "Nemesis" Nephilium
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Beauxbatons &. 6.Sınıf
L.


Mesaj Sayısı : 33
Kayıt tarihi : 05/07/11
Yaş : 27

Mini Lejant
Savaş Tarafı: Tarafsız
RP Yaşı: 20
RP Partneri: Hmmm adi, ukala, çapkın herifin teki. Ama nedense benim kalbimi yerinden oynatıyor.

Bir Adım Daha... Empty
MesajKonu: Geri: Bir Adım Daha...   Bir Adım Daha... EmptyCuma Eyl. 02, 2011 11:18 am

    Genç cadı, büyük ve güçlü büyücünün elinden kaçmaya çalışıyordu fakat bu iş için fazla küçük olduğunu fark etti. Küçükken daha çok süt içmeliydim, dedi kendi kendine. Dışarıdan üşüyordu fakat midesinden boğazına doğru yükselen sıcaklık cübbesini giymemesi gerektiğini hissettiriyordu. Sonunda çırpınmaktan yorulunca savaşmayı bıraktı ve usulca cübbeyi giydi. Evet, kesinlikle sarhoştu ve içinden kendine bu duruma düştüğü için lanet okuyordu. Hatta elinde olsa kendi kendine bir eksiltme büyüsü bile yapabilirdi. Tabi tüm bunları düşünürken ve aynı zamanda sevdiği adama karşı koymaya çalışırken Ron'un bir şeyler dediğini fark etmemişti. Bu yüzden de verecek cevabı yoktu. Önemli bir şey dediğini de hatırlamıyordu. Sabah kalkınca çoğu şeyi hatırlayacağından da şüpheliydi.

    Cübbesini giyince hala kolunu tutan eli ittirdi ve kızgın bir şekilde yürümeye başladı. Kendisine mi yoksa Ron'a mı kızgın olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Fakat yürümeye devam etti. Yolunun üzerindeki bir taşı teklemedi ama neredeyse düşüyordu. Dengesini tekrar toparladı ve yürümeye devam etti. Büyücünün ona dokunmayacağını ya da bir şey söylemeyeceğini biliyordu. Hatta buluşmaları bitmişte sayılabilirdi. Midesinin ters döndüğünü hissetti. Aniden arkasını döndü ve büyücüyle çarpıştı. Her zamanki gibi bu kadar yakınından yürüdüğünü fark etmemişti. Belki de ona yakın durmak için bahanesi buydu. Çarpışmasının etkisiyle poposunun üzerine düşerken bir kez daha bu kadar ufak tefek olduğu için küfretti. Poposunun acısından mı yoksa neredeyse içinin dışına çıkmak üzere olduğu gerçeğinden midir bilinmez, genç kız yüzünü buruşturdu. Ayağa kalkmaya çalışmadı, bunu yapamayacağını biliyordu çünkü. Birden kahkaha atmaya başladı. Ay ışığı altında büyülü bir tona bürünmüş yeşil etrafında dönerken kendini çimlere bıraktı. Gülmekten karnı ağrımıştı. Ertesi gün hatırlamayacağı şeylerden utanç duymak berbat bir şey olacaktı.

    O büyülü yeşil zihnini doldururken dünyanın durduğu hissine kapıldı. Alkol gerçekten böyle bir etki mi bırakıyordu? Yoksa bu hissettiği karışık duygulardan mıydı? Yerden kaldırıldığını hissetti. Serin bir rüzgar tenini yalayıp geçince ürperdi ve cübbesine sarıldı.
    "Gerçekten güçlüsün... Biliyor musun? Aslında bu yeni bir şey değil... Yani bu hoşlanma olayı... yeni... değil. Ama yanlış anlama... çok eski de değil. Öyle yani..."Sarhoşluğun verdiği etkiyle saçma sapan konuşurken genç adamın gülümsediğini gördü. Bilincinin biraz ayık olan kısmı Benimle dalga geçiyor olmalı, dedi. Kesinlikle benimle dalga geçiyor...Başını genç adamın omzuna yasladı. Aslında nereye gideceklerse cisimlenebilirlerdi... Ama iki kişiyle zor olurdu, özellikle biri tamamen sarhoşken. Bugün neden bu kadar içtiğini hatırlamaya çalıştı fakat az önce dediklerini bile hatırlamıyordu. Düşünmeye çalışırken her yer karardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lancaeron Láthspell
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Lancaeron Láthspell


Mesaj Sayısı : 21
Kayıt tarihi : 05/07/11

Mini Lejant
Savaş Tarafı: Nasıl istersem.
RP Yaşı: 20
RP Partneri: Kraliçe o.

Bir Adım Daha... Empty
MesajKonu: Geri: Bir Adım Daha...   Bir Adım Daha... EmptyCuma Eyl. 02, 2011 6:13 pm

Cadıya karşı zor kullanmamak için kendiyle yaptığı savaşı sürdürürken deneme çabalarına devam ediyordu büyücü. Genç cadı yorulmaya başladığında bunun fazla uzamayacağını da anlamıştı. Cadının yumrukları yavaş yavaş etkisini yitirirken sonunda pes edip cübbeyi giydirmesine izin verdi. Boğuşmanın bitmesine sevinerek rahat bir nefes aldı büyücü. Hala cadıyı kolundan tutarken giydirme çabalarıyla yere bıraktığı eşyaları da aldı. Cadının elini ittirdiğini fark ettiğinde karşı çıkmadan bıraktı kolunu ve yakın takibe başladı. Yolda önüne çıkan taşları tekmeleme amacıyla dengesini kaybedip duran cadıya müdahale edip dengesini sağlamasına yardım etmemek için kendini zor tutuyordu. Gene de cadının bu çocuksu hallerine karşı gülümsemesine engel olamamıştı büyücü. Sevdiği kadının gözleriyle karşılaştığında ani ve çok kısa süreli donakalmanın ardından cadının gerilediğini fark etti. Çarpmanın etkisiyle yumuşak bir düşüş yaşayacak olan cadıyı tutma imkanı olduğu halde hiçbir şey yapmadan izledi. Eğer onu düşmeden kurtarsaydı tekrar onu ittirip yardımını reddederek yürümeye devam edeceğini biliyordu çünkü. Cadının yüzünü buruşturmasıyla içinde yükselen pişmanlığı biraz daha gerilere atmak için çabaladı büyücü. Bunu yapmasında da cadının geceyi dolduran kahkahalarının yardımı büyüktü.

Birkaç saniye cadıyı izlemek için izin verdi kendine. Sevdiği o kahkahasını hafızasına kazıdı büyücü. Duymaktan hiç bıkmayacağı o kahkahanın zihnini doldurmasına izin verirken, onun bu kadar güzel olduğunu bu kadar geç fark ettiği için küfretti genç adam kendine. Hayatının sonuna kadar onu böyle durup izleyebilirdi ki zaten tek istediği de hayatı boyunca hep yanında olmasıydı. Tüm bu hissettiklerinin çapkınlığının bir yan etkisi olarak mı oluştuğunu kestirmesi güçtü. Henüz bunun nereye gideceği konusunda da bir fikri yoktu büyücünün. En yakın arkadaşıyla çıkan biri olmanın ne kadar doğru olacağı konusunda bir karara da varamamıştı. Aslında böyle katı kuralları olan biri olmamıştı hiçbir zaman, hatta kuralları olduğu bile tartışılırdı çünkü kızlar konusunda ayrım yapmıyordu ama konu gerçek adını bile bilmediği bu cadıya geldiğinde her şey çok daha farklı oluyordu. Düşüncelerini tekrar toparladığında cadının artık kalkmayacağına emin olmuştu. Cadıyla uğraşırken elinde tuttuğunu bile unuttuğu ceketini cadıyı kucağına almadan önce usulca üzerine bıraktı. Hala kurumamış olan t-shirtünün cadıyı rahatsız etmesine izin veremezdi. Ceketi ince bir set görevini üstlenirken şuanda üşüyor olmayı pek umursamıyordu hele de sevdiği cadı sırılsıklam ve üşürken. Cadının ufak tefek oluşuna minnettar bir halde yürürken hiç zorlanmıyordu büyücü. Ama cadının durduğundan daha ağır olduğu da ayrı bir gerçekti tabi. . "Gerçekten güçlüsün... Biliyor musun? Aslında bu yeni bir şey değil... Yani bu hoşlanma olayı... yeni... değil. Ama yanlış anlama... çok eski de değil. Öyle yani..." Cadının sesini duyduğunda gözlerini onun bebeksi yüzüne çevirdi. Kelimeler sarhoşluğun etkisiyle yuvarlanırken nedense anlamakta güçlük çekmemişti büyücü. Cadının bu halinden o kadar çok hoşlanıyordu ki gülümsemesi iyice yüzüne yayılmıştı ve gizlemek için de özel bir çaba sarf etmiyordu. Onun da hoşlandığını fark etmesi fazla eskiye dayanmıyordu tabi ne zamandır hoşlandığını o da bilmiyordu ya neyse. Cadının gözleri kapandığında gözlerini ondan alıp tekrar yola dönmesi saniyelerini almıştı. İstemeyerek de olsa gözlerini ayırdığında cadının sıcaklığı, nefesinin ılıklığı bile ısınması için yeterli olmuştu.

Cimselenerek gitme fikri bir an için cazip gelse de bu halde pek güvenli olmayacağı için unutmuştu büyücü hem bu anın çabucak bitmesini de istemiyordu. Evleri yürüyerek en fazla on beş dakikalık bir uzaklıktaydı ve cadıyı taşıyor olmasına rağmen Ron için sorun değildi. Yürümeye devam ederken nasıl bir açıklama yapacağını düşünmeye başladı. Onun için pek sorun olmayacaktı ama Nemesis için aynı şeyi söylemek doğru olmazdı. Hatta her zamanki gibi bir kavga bile patlak verebilirdi. Arada bir Nemesis’in mırıldandığı şeylere bazen kahkaha atarak bazen sadece gülümseyerek ilerlerken eve vardıklarını görünce hayal kırıklığına uğradı. Tüm geceyi onunla birlikte geçirmek istiyordu. Basamakları dikkatle çıktıktan sonra cadıyı rahatsız etmemek için burnuya zile bastı ve birazdan göreceği şaşkın bakışlara kendini hazırladı. Kapının açılmasını beklerken bir iki adım geriledi. Bayan Nephilium’u karşısında bulduğunda yüzünde efendi çocuk gülümsemesini yerleştirmişti.

‘’İyi akşamlar, Bayan Nephilium.’’ dedi biraz da mahcup bir ses tonuyla. Bu eve daha önce birçok kez girip çıktığı için herkesi tanır duruma gelmişti artık. Cadının ailesinin de onu sevdiğini birkaç kez dinlemişti Nemesis’den. Kadının bakışları kızında durduğunda açıklama gereksinimiyle tekrar konuşmaya başladı. ‘’ Şey, sanırım içkiyi biraz fazla kaçırdık. Bu durum için özür dilerim, benim hatam. Daha dikkatli olmam gerekirdi.’’ Gerçekten bu durum için kendini suçluyordu büyücü. Önceden içmeye başladığını fark etmeliydi. ‘’Ah, Ron! İyi akşamlar. İçeri girmez misin? Ne zamandır bu manzarayla karşılaşmamıştım--’’ Hala dışarıda beklerken kadın şokunu atlatmayı başararak konuşmuştu ama sesi hiç duymadığı kadar soğuktu. Konuşmasına ara verirken Nemesis’i almak için hamle yaptığında odasına kadar götürmesinin bir sakıncası olmayacağını düşünerek aniden sesini duydu büyücü. ‘’ Siz yorulmayın Bayan Nephilium. Sanırım üst kata çıkarmak benim için daha kolay.’’ ‘ ‘’Pekala, Ron. Odasını biliyorsun zaten.’’ Evin sıcaklığı tüm vücudunu sarmalayıp üşümesini unutturduğunda merdivenlere varmıştı büyücü. ‘’ Ah şu kız, arkadaşlarının değerini bir anlasa… Kim bilir nerelerden topladın onu.’’ Sesi sevecen bir tona bürünürken Ron’un gülümsemesi tekrar yerine gelmişti. Neyse ki kadına sırtı dönük olduğu için gizleyebiliyordu. Evet, gölden çıkarmak pek kolay olmadı, demek istese de bunu söylememesinin daha iyi olacağını düşünerek sustu. Kadın da cevap beklemeden içeriye girip kocasına rapor vermeye başlamıştı zaten, gerçi rapordan çok söylenmeye benziyordu. ‘’Seni zor bir sabah bekliyor, kraliçe.’’ dedi cadıyı yatağına bırakırken. Ceketini yatağın hemen yanında duran komidinin yanında yere bıraktıktan sonra tekrar cadıya döndü. Cadının ayakkabılarını çıkarıp bir kenara koyarken annesinin neden başlarında dikilmediğini merak ediyordu. Cadının homurdanmaları eşliğinde cüppesini de sandalyeye bıraktı. Üzeri hala ıslaktı ve değiştirilmeze büyük bir ihtimalle hasta olacaktı. Kollarını göğsünde birleştirip ıslak ve kum yapışmış olan siyah kotuna ve kırmızı gömleğine baktı. Kararını verdikten sonra masaya doğru ilerleyip üzerine yazı yazabileceği bir kağıt parçası aradı. O arada güzüne ilişen bitmeye yakın votka şişesini görmezden gelerek baykuşla yolladığı notu önüne çekti.

Kraliçe, özür dilerim Sarhoş Kraliçe; merak etme üstünü ben değiştirmedim ve ayıldığında olacak patlamaya hazırlansan iyi edersin. Neler yaptığına gelince işte bunu sana söylemeyeceğim. İpucu istersen pek de hoşuna gidecek şeyler değil. Neyse bir şey daha ya da boş ver. Sen tahmin ettin zaten.
Ron.


Ne yazdığını kendi de bilmiyordu açıkçası. Sabah ayık kafayla konuşmaları çok daha iyi olurdu. Bu yüzden yaptığı bu açıklama şimdilik işini görürdü. Arka cebine iliştirdiği asayı da notu gizleyecek şekilde üzerine bırakırken yanına bir iki kitap da koydu. Yüzündeki şapşal gülümsemeyle aşağı inerken merdivenin sonunda karşılaştığı kadın kapıda gördüğünden tamamen farklıydı. Sıcak bir gülümsemeyle büyücüye bakarken Ron derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. ‘’ Bayan Nephilium, sanırım L’in üzerini değiştirseniz iyi olacak.. Göle girmesine engel olamadım da.’’ Sesindeki mahcupluk, Fransız olmadığını belli eden aksanına yerleşirken kapıya yöneltti adımlarını. Kadının teşekkürleri arasında dışarı çıktığında yüzüne çarpan soğuk hava onu tekrar kendine getirdi. Bir yandan ceketini giyerken diğer yandan da yürümeye başladı. Yeterince karanlık bir sokağa dönünceye kadar ilerdi büyücü. Ardından yüzündeki o şapşal gülümsemeyle kaldığı hana cisimlendi.



En son Lancaeron Láthspell tarafından C.tesi Eyl. 03, 2011 4:44 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lancaeron Láthspell
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Beauxbatons &. 6.Sınıf
Lancaeron Láthspell


Mesaj Sayısı : 21
Kayıt tarihi : 05/07/11

Mini Lejant
Savaş Tarafı: Nasıl istersem.
RP Yaşı: 20
RP Partneri: Kraliçe o.

Bir Adım Daha... Empty
MesajKonu: Geri: Bir Adım Daha...   Bir Adım Daha... EmptyCuma Eyl. 02, 2011 6:15 pm

-- Rp Sonu --
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Bir Adım Daha...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Vinceria Lineum RPG :: Paris :: Paradis Terrestre-
Buraya geçin: