Astrid Katnis Bates Ravenclaw & 4.Sınıf
Mesaj Sayısı : 2 Kayıt tarihi : 09/07/11 Yaş : 28
Mini Lejant Savaş Tarafı: RP Yaşı: RP Partneri:
| Konu: Astrid Katnis Bates Çarş. Tem. 13, 2011 1:18 pm | |
| Ad Soyad: Astrid Katnis Bates Karakter Özellikleri: Astrid güzel ve saf bir görüntüsü olmasına rağmen zeki, çalışkan ve kurnazdır. Genelde kendi çıkarlarına göre hareket etmez. Fakat böyle yaptığında çevresindekilere çok büyük zararlar verir. Kavga etmeyi sevmez. Ama ona karşı bir suçlama veya saldırı yapıldığında kendini savunmadan da duramaz. Güvenmediği insanlara karşı tehlike oluşturur. Çevresindekiler onu takdir etse de etmese de her zaman kendi bildiği yolda ilerleyerek başının dikine gider. Tek zayıf noktası dostlarıdır. Aslında içinde olduğu durum ciddileşirse dostlarından bile vazgeçebilir. Gerek fiziksel, gerek zihinsel bakımdan güçlü bir yapısı vardır. Kolay kandırılamaz. O kadar güçlü olmasa da atletik bir fiziği vardır. Güvenebileceği tek kişinin kendisi olduğunu düşünen Astrid’in gerçek dostları azdır. Çok gerekmedikçe ne hileye ne de şikeye başvurur. Eğer birinden intikam almak isterse onu çok değer verdiği dostları bile durduramaz. Değişken ruh hali sebebiyle ne yapacağı belli olmayan cesur ve gizemli bir kızdır. Çözülmesi zor bir sır yumağıdır. Kurnazlık-yardımseverlik veya kötülük-iyilik kavramlarının arasında bulunan duruma göre gidip gelir. Tam bir lider yapısına sahiptir fakat lider olmak istemez. Üstüne yüklenen sorumluluktan ve vermesi gereken kararlardan korkar çünkü. Karmaşık soyundan dolayı pek çok dil öğrenmiştir. Aile Geçmişi&Kurgu: Astrid’in atalarının çoğu karanlık güçlere hizmet etmişlerdir. Büyük babası bir Ölüm Yiyen olan Astrid karmaşık bir soya sahiptir. Yunanistan, Japonya, İngiltere, Rusya, Çin, İtalya, İspanya ve Fransa’ya kollar halinde dağılmış olan soyu pek çok dil bilmesine ve çeşitli yeteneklerinin olmasına yol açmıştır. Bunun bir sebebi de geçmişte olan büyük savaşta soyunun Ölüm Yiyenler ve Cadılar-Büyücüler arasında bölünmesidir. Astrid’in saf kan olan ailesi iki taraf arasında kalmış, tarafsız olmayı seçmişlerdir. Çünkü ikiz kızları Astrid ve Arianna’nın zarar görmesini istemiyorlardır. Karanlık Lord’un istekleri üzerine bir Ölüm Yiyen olan teyzesi Maddie, Astrid’in anne ve babasını karanlık tarafa çekmeye çalışmıştır. Fakat annesi ve babası kızlarının kötü bir hayat yaşamasını istemediği için bunu reddetmişlerdir. Karanlık Lord bu durum karşısında Astrid’in babasını öldürmüş, Astrid ise bu olay sırasında kaçırılmış ve bir yurda bırakılmıştır. Bu olay yaşandığı zaman Astrid’in bir yaşına basmasına yaklaşık dört ay vardır. Astrid daha bir yaşını bile doldurmadan hem babasını, hem annesini, hem de kardeşini kaybetmiştir. Yurttan tüm aile fertlerini Slytherin’e vermiş olan bir aile tarafından evlat edinir. Bu ailenin yanında büyüyen Astrid onlar gibi olmak üzere eğitilir ve gerçeği bir rastlantı sonucu öğrenir. Karanlık güçlere hizmet etmek üzere yetiştirilmiş olan genç kız normalde bunu istememesine rağmen kaderine boyun eğmiştir. Fakat gerçeği öğrenmesi karanlığın içinde onun için bir umut ışığı olmuştur. Ancak kişiliğinde de bir karışıklığa yol açmıştır. Astrid iyi mi yoksa kötü mü olduğunu hiçbir zaman anlayamamıştır. Bu yönüyle kızımızın geçmişi klasik ve acı doludur. Hogwarts’ta ise saklamak istediği geçmişi yüzünden başına sık sık bela açması ile tanınır. Geçmişini öğrenmek isteyen pek çok kişi gizemli bir şekilde yaralanmıştır. Soylarının mirası olan karanlık geçmişini saklamak için adeta kendini paralamış bir kızdır Astrid. Öne çıkmayı veya göze batmayı pek seven biri değildir. Derslerde olan başarısı ile çevresindeki kişileri sürekli şaşırtır. Göze batmama isteği de bu sebepten dolayı pek çok kere derin sulara gömülmek zorunda kalmıştır. İnsanları şaşırtmasının bir başka sebebi de öyle görünmemesine rağmen tam bir bela mıknatısı olmasıdır. Çevresindeki cadı ve büyücüler ile takışması ona tehlikeli bir tür popülerlik kazandırmıştır. Genelde içine kapanık kalmak ve derin düşüncelere dalmak ister ama ondan bu beklenmediği ve her zaman daha fazlası istendiği için bunu başaramaz.Örnek Rp:- Spoiler:
4 Yıl Önce
Genç kız ellerini küçük kardeşinin savunmasız ve narin bedenine dolarken yumuşacık yanağına bir öpücük kondurdu. “Kısa sürede geri döneceğim, tamam mı?” diyerek onu sakinleştirmeye çalıştı. Ama kardeşi sakinleşmedi. Aksine daha da şiddetle ağlamaya ve “Ben de seninle geleceğim!” diye çığlıklar atarak minik ayaklarını yere vurmaya başladı. Genç kız elleri ile sarı saçlarının çevrelediği kulaklarını örterek kardeşinin çığlıklarını duymazdan gelmeye çalıştı. Küçük kardeşi onun için evrene bedeldi. Bu yüzden onun tek bir gözyaşının bile dökülmesine izin vermezdi. Fakat şimdi ağlıyordu işte kardeşi. Onu üzen kendisiydi ve de. Gözlerinin yaşlandığını hissediyordu. Söz vermemiş miydi onu anne ve babasının kibrinden uzak tutacağına? Kendi hayatlarını doyasıya yaşamalarına mani olmayacaktı bu kibir. Ama olmuştu. Peki, niye kendisi böyle kibirli değildi? Bilmiyordu. En sonunda işe yaramadığını fark ederek ellerini kulaklarından çekti ve küçük kardeşini tekrar kucakladı. “Bir gün sen de geleceksin. Sen de bir gün çok güçlü bir cadı olacaksın.” diye fısıldadı kardeşinin kulağına. Kardeşi ağlamayı kesti ve burnunu çekerek “Daha çok zaman var. Küçüğüm ve oraya büyümeyenleri almıyorlar!” dedi. Genç kız iç çekti. Bir çocuktan beklenebilecek tek şey bu çocukça tepkiydi. “Sakin ol Dekka. Söz veriyorum, her Noel geleceğim seni görmeye. Hem istersen anne ve babamıza söyleyip bana mektup bile yollayabilirsin.” diye susturdu kardeşini. Kardeşi giydiği küçük elbisenin eteğini düzeltti ve “Zaten orada bir sürü ders var. Ben derse girmeyi sevmem ki!” dedi küçümseyici bir ses tonuyla. Genç kız gülümsedi. Kardeşinin nasıl böyle alaycı olmayı başardığını hiçbir zaman anlayamamıştı. Birden arkadan gelen yumuşak ve benmerkezci bir ses genç kızı yerinden zıplattı “Astrid, hadi ama seni tembel teneke. Hogwarts beklemez!” diyordu ses. Astrid yavaş bir hareket ile arkasına döndü ve sesin sahibine baktı. Bu Cassandra’ydı. Yavaş adımlar ile kendi yaşındaki kızın yanına gitti ve onu dirseği ile dürterek trenin girişinden uzaklaşmasını sağladı. Ardından ise kendisi de trene bindi. Arkasına bakarak son bir defa küçük kardeşine el salladı. Kardeşi görmedi bile. Astrid dar ve sıkışık tren koridorunda kendi kompartımanına doğru ilerlerken anne ve babasının nerede olduğunu düşündü. Kardeşi elbette ki o kendine has bencilliği ile başının çaresine bakabilirdi. Ama Astrid onun için endişeleniyordu. Kompartımanın içine girerek oturduğunda arkadaşı Cassandra da karşısına oturdu. Aslında aralarındaki ilişkiye arkadaşlık denemezdi. Sırf ebeveynleri yüzünden tanışmışlardı ve bu tanışma tam anlamı ile bir çıkar ilişkisine dönüşmüştü... Hem de farkında oldukları halde! Astrid bu düşünceler ile iç çekerken Cassandra “Hangi binaya seçilmeyi isterdin?” diye sordu. Astrid’den cevap gelmedi. Cassandra konuşmaya devam ederken o sadece soğuktan buğulanmış pencereden tren istasyonunu inceliyordu. Bir sürü kişi çocuğunu uğurlamaya gelmişti. Kucaklaşıyor veya öpüşüyorlardı. Fakat Astrid’in annesi de babası da asla böyle bir şey yapmazlardı. Sadece basit bir “Hoşça kal!” ile yetinmek zorundaydı. Ta ki büyüyene kadar… Büyüyünce o aptal evden ayrılmaya kararlıydı. Bir daha o eve geri dönmeyecekti. Hem de asla. Belki çocukça bir hayaldi bu, fakat Astrid de daha 11 yaşındaydı. Önünde bunu düşünmek için uzun yıllar olacaktı. Birden trenden bir homurtu yükseldi. Aileler yavaşça geri çekilirken tren harekete geçti. O sırada Astrid anne ve babasını gördü. Yüzlerinde sevginin kırıntısı bile olmadan, soğuk ifadeler ile istasyonun uzak bir köşesinde durmuş iki siyah kafa. Sadece orada durmuş trene bakıyorlar ve hiçbir tepkide bulunmuyorlardı. Aslında Cassandra’nın ebeveynleri de böyleydi fakat o bu durumdan şikâyetçi değildi. Sonuçta o da taştan bir heykel gibi ifadesiz ve çoğu zaman da alaycı bir yüz taşıyordu. Astrid ilk defa başını çevirerek Cassandra’ya dikkatle baktı. Kahverengi saçları ve açık renk kahverengi gözleri ile hoş bir kızdı Cassandra. Hatta gülümsese güzel bile olabilirdi. Yanlarından ağaçlar ile dolu, yavaş yavaş vahşileşmeye başlamış araziler geçerken Astrid’in düşündüğü şeyin bu olması tuhaftı aslında. Gidiyordu! Hogwarts’a gidiyordu! Nihayet hapishane hayatı yaşadığı o aptal evden kurtulmuştu! Sevinçten perendeler atması gerekirdi. Üzerindeki sıkıcı okul üniformasına baktı. Üniformanın yakası onu boğduğu için biraz daha gevşetti ve hafifçe öksürdü. Cassandra konuşmayı keserek –ki bu iyi olmuştu çünkü Astrid biraz daha konuşursa ona kara büyü kitaplarını karıştırırken öğrendiği çok basit ve yasak olmayan bir ağız kilitleme büyüsü uygulayacaktı- tuhaf bir şekilde Astrid’e baktı. Ardından ekledi “Umarım bulaşıcı bir hastalığa yakalanmamıştırsın Bücürix, çünkü okuldaki ilk günümü revirde geçirmek istemiyorum.” Bücürix Cassandra’nın ablası Kristen’ın Astrid’e taktığı lakaplardan biriydi. Astrid cevap olarak sinirli bir şekilde ona baktı. Fakat Cassandra bu bakışları fark etmedi çünkü başını hafif bir sürtünme sesi ile açılan kompartımanın kapısına çevirmişti bile. Astrid de yavaşça o tarafa döndü ve gördüğü şey onu şoke etti. Kapının yanında bir kız duruyordu ve tek tük ayrıntılar dışında tamamen… Astrid’e benziyordu…
| |
|
Venomous Kaçak
Mesaj Sayısı : 40 Kayıt tarihi : 06/03/11 Yaş : 30
Mini Lejant Savaş Tarafı: KARANLIK RP Yaşı: 25 RP Partneri:
| Konu: Geri: Astrid Katnis Bates Çarş. Tem. 13, 2011 4:44 pm | |
| IV. Sınıf, Ravenclaw. Keyifli rol oyunları dilerim! | |
|