Vinceria Lineum RPG Harry Potter'ın büyüleyici dünyasına yeni bir pencere, yeni bir soluk! |
|
| Gölgeleri Yak | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Eruedraith L. Kaçak
Mesaj Sayısı : 7 Kayıt tarihi : 06/03/11
| Konu: Gölgeleri Yak Çarş. Haz. 15, 2011 10:37 pm | |
| -Eruedraith L. & G. Elbereth Véalidus -2 Ekim 1998
Ay ışığı karanlık odayı aydınlatmak için hiç mi hiç yeterli değildi bugün. Yıpranmış bedeni yerde bulanık bir gölge bırakabiliyordu sadece. Çocukluğunu bir hapishaneye çevirmiş olan bu odaya son kez baktığını biliyordu çocuk. Karaladığı duvarlara baktı, gerçi görünmüyordu çizdikleri karanlıktan. Sonra yediği dayaklar aklına geldi, sevgili muggle babasından yediği dayaklar. Şu an ekstra yumuşak yatağında uyuyor olmalı diye düşündü imrenerek. Oysa çocuğun bir yatağı bile olmamıştı, oyuncakları da. Kalbi şimdiden kırılmış ve asla toplanamaz hale gelmişti. Kafasını yavaşça çevirdikten sonra, elini ahşap pencerenin koluna doğru götürdü. Kolu yavaşça aşağıya doğru bükerken ses çıkmaması için dua ediyor gibi görünüyordu. Pencere hafifçe gıcırdayarak açıldığında beynine pompalanan panik dalgası, çocuğu ne yapacağını bilemez bir hale getirmişti. Bulanık annesi yıllardır kocasından sakladığı asasını oğluna göstermekle büyük bir hata yapmıştı. Oğlunun büyü yeteneğine sahip olduğunu düşünmüş olmalıydı büyük ihtimal fakat oğlunun asayı çalabilme olasılığını düşünmemişti bile. Çocuk cebinden çıkardığı asayı elinde kavradı ve hızlıca camdan atladı. Sabah olduğunda ailesinin göreceği tek şey açık kalmış bir pencere olacaktı. Babasının o bakışları yoktu artık ya da annesinin konuşmak için yanıp tutuşan dudakları. Annesini belki bir daha göremeyeceği aklına geldiğinde gözleri sulandı, ay ışığı çocuğun gözlerini parıldatıyordu, birer yıldız tanesi gibiydi gözleri. Gözyaşlarını üstündeki gömlekle sildikten sonra hızla ilerlemeye devam etti. Kaç tane sokaktan geçtiğini bilmiyordu çocuk, sokak lambalarını düşmanıymış gibi gördü. Karanlık kolluyordu onu, gizliyordu. Dar sokaklarda sarhoş edasıyla dolaşan bedeni artık yorulmuştu. Kaldırımlara doğru ilerledi ve çökermişçesine oturdu. Soğuk hava, gece ve ay. Çocuğun özgürlük sandığı şey bu olmalıydı. Yanına alabildiği tek şey kullanamadığı eski bir asaydı. Her şeyi geride bırakabilmek bu kadar kolaydı işte küçük bir çocuk için, yuvasından kaçmış bir kuş gibi, yaralı bir kuş, ayrıca kirli.
İki bina ardındaki aralıktan birinin yavaş adımlarla kendine doğru ilerlediğini gördüğünde istemsiz bir şekilde savunma pozisyonuna geçti L. Hızlıca ayağa kalktı, elindeki asasını iyice kavradı ve karşıya doğru yöneltti. Sanki büyü yapabilirmiş gibi. Gelenin bir kadın olduğunu gördüğünde duyguları bir anda değişmiş gibiydi fakat her zaman tetikte olmalıydı. Kadının delirmiş gibi görünmesine yol açan gözleri ve hafifçe kavis almış dudağı birleştiğinde korkmamak elde değildi, pek tekin biri gibi görünmüyordu.
“Daha fazla yaklaşma!” diye bağırdı çocuk, sanki bir şey yapabilecekmiş gibi. Titreyen eli asayı iyice kadına yöneltmişti. Ayakları istemsiz bir şekilde onu geriye doğru çekiyordu, sanki kaç dercesine bağırıyor gibiydiler. Çocuk tedirginlik içinde olacakları beklemeye başladı, zaman sanki ilk defa bu kadar yavaş atıyordu…
En son Eruedraith L. tarafından Ptsi Haz. 20, 2011 8:00 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | G. Elbereth Véalidus Kaçak
Mesaj Sayısı : 34 Kayıt tarihi : 21/03/11 Yaş : 30
Mini Lejant Savaş Tarafı: Karanlık RP Yaşı: 26 RP Partneri: Adelard Acheron Theodén ♥
| Konu: Geri: Gölgeleri Yak Perş. Haz. 16, 2011 4:31 pm | |
| Basit bir düello olmuştu genç kadın için. Kendini bilmez bir yeniyetmenin ona meydan okuyabilecek cesareti nereden aldığını hiçbir zaman öğrenemeyecekti ama bunu umursadığı pek de söylenemezdi. Yerde ince bir çizgi halini alan kanın nerden geldiğini anlamak için takip etti.Adamın başının hemen yanında oluşan birikintiyi fark ettiğinde ağır adımlarla adamın yerde yatan bedeninin yanına gelmiş ve hiçbir şey yapmadan izlemeye başlamıştı. Göz ucuyla tekrar kan hattına baktı ve tekrar adama döndüğünde yüzüne çarpık bir gülümseme yerleştirmişti. Görüntü her ne kadar dehşet verici olsa da genç kadın yaptığı işten memnun kalmıştı.. Bu iğrenç muggle semtinde karanlığı delen ayak seslerini duyduğunda istemsizce o yöne yöneldi. Birinin onu görmüş olma ihtimalini bile göze alamazdı ve kontrol etmek zorundaydı. Küçük bir çocuk, henüz on iki on üç yaşlarında, ardına bakmadan koşuyordu. Hiçbir şey yapmadı genç kadın, öncelikle neden koştuğunu ve nereye gittiğini öğrenmeliydi. Büyük bir ihtimalle de birkaç dakika önce burada olanlardan haberi yoktu, olsa da bu çok uzun sürmeyecekti zaten.
Gecenin karanlığında ustaca gizlenmiş bir küçük çocuğu takip ediyordu. Adımları hızlı ama yumuşaktı. Topuklu ayakkabı giymediği o nadir günlerden biriydi ve bu ayakkabıyı seçtiği için bu kadar memnun olacağını hiç düşünmemişti genç cadı. Uzun bir süre ses çıkarmadan takip etti. Takibe başladığı yerden bayağı uzaklaşmışlardı ve çocuk durmak bilmeden koşmaya devam ediyordu, bir şeyden kaçıyormuş gibi. Ardına bile bakmıyordu koşarken… Onu görmemişse de kim olduğunu ve neden kaçtığını öğrenecekti bu gece. Vücudu hala adrenalinin etkisindeyken yorgunluğu pek hissetmiyordu. Çocuk kendini kaldırıma bıraktığında Elbereth’de soluklanmak için bekledi karanlığında. Çocuğun elinde asayı gördüğünde olacaklar biraz olsun zihninde canlansa da kendini gizleme gereği durmadan saklandığı yerden çıktı ve çocuğa doğru yaklaşmaya başladı. Yüz ifadesi hala değişmemiş, çarpık gülümsemesi ve adrenalin vermiş olduğu etkiyle oldukça ürkütücü görünüyordu hala.
Daha fazla yaklaşma!
Çocuğun korkmuş ama cesur görünmeye çalışan yüz ifadesini gördüğünde gülümsemesi daha da belirgin bir hale gelmişti. Aslında onu korkutmak ya da zarar vermek istemiyordu, eğer onu görmediyse tabii. Bunu anlamak için de korkmasında bir sakınca görmemişti. Çocuğun tedirgin adımları geri geri gitmeye başladığında genç cadı hiç düşünmeden asasını çıkardı ve hafifçe salladı. Etrafta oluşan toz bulutunda çocuk şaşkınlıkla etrafına bakınırken her an kaçmaya hazır beklediğini fark etmemek elde değildi.
Mesela… Böyle mi? Elbereth, çocuğun hemen arkasına cisimlenmişti. Kulağına fısıldadığı bu sözleri duyduğunda çocuk birkaç saniye kıpırdamadan öylece durmuş ve kendine geldiği anda koşarak yanından uzaklaşmıştı ama kaçmamıştı, kaçabileceği halde denememişti bunu. Arlarındaki mesafeyi biraz açtığında çocuk asasını ona doğrulmuş bir halde durdu. Elbereth’in tek yaptığıysa yavaş ve sakin bir şekilde ona doğru yürümekti. Asasını tekrar yerine koymuştu. Bu çocuk onunla başa çıkamazdı. Oldukça ürkütücü bir imaj sergiliyordu. Yeşil bakışlarının ay ışığında hele de böyle bir psikolojide nasıl göründüğünü tahmin etmek zor değildi. Büyük bir ihtimalle çocuk onun delirmiş olduğunu ve biraz sonra onu öldüreceğini düşünüyordu ama umurunda değildi. Bunu sevmişti.
RpOut: Hızımı alamadım seni de kontrol ettim. T.T | |
| | | Eruedraith L. Kaçak
Mesaj Sayısı : 7 Kayıt tarihi : 06/03/11
| Konu: Geri: Gölgeleri Yak Ptsi Haz. 20, 2011 7:58 pm | |
| Çocuğun nefes alışverişleri havaya karışıyor, bu gece hiç konuşmamış olan geceyi rahatsız ediyordu. Havaya hafif bir uğultu hâkimdi sadece, onun dışında her şey bir fısıltıdan farksızdı. Kadın asasını salladığında havada yoğun bir toz bulutu oluşmuştu. Bu kadını gizliyor ve çocuğun görüşünü zorlaştırdığı için telaşlanmasına yol açıyordu. Demek kadın büyü yapabiliyor, diye düşündü çocuk. Aslında bunun bir büyü olup olmadığını bile anlayamıyordu. Basit bir illüzyon da olabilirdi, neden olmasın? Sonra elinde asa tuttuğunu hatırladı kadının. Hayır, sadece bir değnek olmalıydı, değil mi? Daha dikkatli olmalıydı, asla gardını kaybetmemeliydi. Kafasındaki soruları bir kenara itip, düşüncelerinden sıyrıldı çocuk. Rüzgârın dokunuşuyla dalgalanan saçları alnına çarpıyor ve yaramaz bir çocuk gibi gıdıklıyordu onu. Az önce oluşan toz bulutu yavaşça karanlığın içine çekilirken gizlediği mekânı yavaşça göstermeye başlıyordu. Toz bulutu tamamıyla yok oldu ve kadın orada değildi. Çok güzel bir gösteri gerçekten, diye düşündü çocuk.
"Mesela… Böyle mi?"
Kadının sözleri çocuğun ensesinde garip bir his bırakırken, o korkusuna hâkim olamayıp ne yaptığını bilemez bir halde birkaç adım ileriye gitti. Kadına bakıp aynı gülüşü gördüğünde titreyen bedeni, biraz da heyecanla karışarak tarifi imkânsız bir duygu oluşturuyordu. Ürperdi çocuk, gözlerini kaçırmaya çalışıyordu fakat cesur gibi görünmeliydi, korktuğunu belli etmemeliydi. Yumruklarını sıktı, damarlarında dolaşan adrenalini hissedebiliyordu. Özgürlük dedikleri buydu işte. Yıllar boyu kafesinden kaçmaya çalışan yaralı kuş, şimdi bir başkası tarafından yakalanmıştı. Ne olacağını tam olarak kestiremiyordu, şu an ona gülen gözlerle bakan kadın şeytandan başka hiçbir şey olamazdı. Belki de fazla kişi tanımadığından bu kadar telaşlanmıştı, insanların davranışlarının sonucunu bilemiyordu sonuçta. Bir insan neden böyle bir durumda gülsün ki? Düşünceleri hareketlerini kısıtlıyor, rahat nefes almasını zorlaştırıyordu. İstemsiz titreyen eli asayı yavaşça sallıyordu. Korktuğu apaçık belli olan çocuk asayı tutan elini sıktı ve titremesini durdurmaya çalıştı.
“Kim olduğunuzu bilmiyorum fakat benden alabileceğiniz bir şey olmadığını söylemek isterim.” Kadının suratında hiçbir ifade değişikliğinin olmadığını fark ettiğinde koşarak kaçmak istemişti buradan çocuk. Kadın kendi bildiğini okuyacaktı, çocuğun konuşmasının şu an hiçbir anlamı yoktu. Sanki rüzgâr biraz hızlanmıştı ve şaşkın çocuğu kadına doğru itekliyordu, ona yaklaşmasını istiyordu rüzgâr. İstemeyerek de olsa birkaç adım ilerledi ve ne olacağını beklemeye başladı. Zaman tüm hızıyla akmaya devam ediyordu fakat çocuk için aynı şey geçerli değildi. Yorulmuş bedeni ayakta durmakta zorlanıyordu artık, ne de olsa saatlerdir koşuyordu çocuk. Ve küçük bedeni bu kadar çok şeyi kaldırabilecek durumda değildi. Evden kaçmıştı, onu kimsenin fark etmemesi gerekiyordu. Saatlerdir koşuyordu ve şu an tam da önünde ona sırıtan kadının ne yapacağını bilmiyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra kaybedecek daha fazla zamanının olmadığını düşündü. Ne olacaksa hemen olmalıydı yoksa burada düşüp bayılabilirdi.
“Benden ne istiyorsun?” | |
| | | G. Elbereth Véalidus Kaçak
Mesaj Sayısı : 34 Kayıt tarihi : 21/03/11 Yaş : 30
Mini Lejant Savaş Tarafı: Karanlık RP Yaşı: 26 RP Partneri: Adelard Acheron Theodén ♥
| Konu: Geri: Gölgeleri Yak Çarş. Haz. 29, 2011 3:19 pm | |
| Çocuğun gözlerindeki korku gittikçe artarken genç cadı istediğini alana kadar vazgeçmemekte kararlıydı. Cesur görünmeye çalışan korkak bir çocukla uğraşmak ne kadar zor olabilirdi ki veya ne kadar uzun sürebilirdi ki istediğini almak? Ellerinin titrediği genç cadının gözünden kaçmamıştı elbette. Asayı tutuşuna bakılırsa da oldukça acemi biriydi.
-Kim olduğunuzu bilmiyorum fakat benden alabileceğiniz bir şey olmadığını söylemek isterim.
Tepkisinde hiçbir değişiklik olmadan çocuğu izledi, Elbereth. Çocuğun ona doğru attığı istemsiz adımları gördüğünde aslında gerçekten ondan alacağı bir şey olmadığını anlamıştı. Yorgun, her an bayılacakmış gibi duran çocuk hala korkularını gizlemeye çalışıyordu. Aslında cesaretine hayran kalmıştı genç cadı. Henüz asa tutmasını bile bilmeyen bir çocuk için oldukça cesur davranıyordu, özellikle de Elbereth gibi birine karşı. Aralarındaki iki üç adımlık mesafede çocuğun yüz hatlarını net bir şekilde görebiliyordu. Oldukça sevimli bir yüzü vardı, büyüdüğünde çok can yakacağına hiç şüphesi yoktu. Aslına bakılırsa sevmişti bu küçüğü ama sevmesi hiçbir şey için engel değildi.
-Benden ne istiyorsun?
Masumdu, büyük bir ihtimalle de hiçbir şey görmemişti ama emin olması gerekiyordu. İşini şansa bırakamazdı. Hiçbir zaman öyle biri olmamıştı. Gene de bu çocuğa karşı büyü kullanmak istemiyordu ‘’henüz’’. Zaten yeterince korkmuştu, eğer yalan söylediği kanaatine varırsa büyüye başvuracaktı; onun dışında asa bile tutamayan birine büyü yapmayı pek adil bulmuyordu.
-Ne mi? Sadece olanları görüp görmediğini merak ediyorum küçük.
Yüzüne, masum ama her an bir canavara dönüşebilecek bir ifade yerleştirdikten sonra bakışlarını çocuktan ayırmadan bekledi bir süre. Çocuğun tepkisizliğinden ne demek istediğini anlamamış olduğu anlamını çıkarınca çocuğa doğru küçük bir adım attı ve açıklama için tekrar konuşmaya başladı.
‘’Pekala, seninle bir oyun oynayacağız. Ah, tabi oyun oynamak istemezsen, istediğimi almak için farklı yöntemlerde kullanabilirim.’’ Asasını tekrar eline aldıktan sonra biraz tehditkâr bir edayla çocuğa yöneltti. ‘’Bana sorarsan, ikinci seçeneği seçtiğinde, ki tavsiye etmem, benimle başa çıkabileceğini sanmıyorum. O yüzden, birinci seçenek senin için daha uygun. Tabi bu benim fikrim, karar senin.’’
Adrenalinin yoğun etkisi yavaş yavaş kaybolurken genç kadın anın tadını çıkarıyordu. İkinci seçeneği o da kullanmak istemiyordu. Henüz yeni yeni öğrenmeye başladığı bir büyüyü kullanınca sonuçların neler olabileceğini kestirmek da güç oluyordu haliyle. Sahte melek gülüşü hala yüzünde, çocuğa bakmaya devam ediyordu. Eğer birazcık aklı varsa zaten çocuk da ikinci seçeneği seçmezdi ama mecbur kalırsa, yapıp yapmamak konusunda tereddütte kalacak biri de değildi genç cadı. ‘’Eh, fena mı olur? Azıcık pratik yapmış olurum.’’ diye düşündü.
| |
| | | Eruedraith L. Kaçak
Mesaj Sayısı : 7 Kayıt tarihi : 06/03/11
| Konu: Geri: Gölgeleri Yak Paz Tem. 03, 2011 11:25 pm | |
| "Oyun oynamayı severim."
Kadının yüzündeki ifade gittikçe büyürken asasını tehtid edercesine çocuğa yöneltmişti. Kadın, onu tek bir seçeneğe sürüklemişti. Neler olacağını bilmiyordu fakat burada biraz daha beklerse yakalanabilirdi, ki bu lanet babasını bir daha görmek demekti. Soğuk rüzgarın yüzüne çarpmasıyla düşüncelerinden sıyrıldı. Onu bir anlığına tüm korkularından arınmış gibi hissettirmişti rüzgar. Titreyen bedeni yere basmakta zorluk duyarken, gözlerini kadından kaçırmaya çalışıyordu. Derin bir nefes almaya çalıştı, yavaşça akciğerlerine dolan hava onu az da olsa rahatlamıştı. Gözlerini her kaçırışında gülüyordu kadın, çocuğa. Gözlerini artmış korkusuyla tekrar çevirdikten sonra giydiklerine baktı çocuk. Üzeri lekeli, biraz bol gelen, lacivert bir tişört. Ki lacivert olduğunu anlamanız için bir şahinin gözlerine sahip olmalısınız. Altında ise biraz dar gelen kot pantalonu vardı.
Gözlerini yavaşça kadına doğru doğrulttu, az sonra görmek zorunda olacağı gözler onu korkutuyordu. Önüne düşmeye başlayan saçlarını hızlı bir hareketle arkaya doğru attı. Boynundan yavaşça aşağıya süzülen ter damlası yavaşça kaybolurken, korkusunun az da olsa geçtiğini hissetti çocuk. Konuşmaya devam etmesi gerekiyordu, seçeneklerin ne olduğunu bilmese de, ilk seçeneği seçecekti çocuk. Birden kadının dedikleri aklına hücum etmişti, kadın bir şeyler görüp görmediğini merak ediyordu, kafasında yankılanan sorulara yanıt bulamadığı için düşüncelerinden sıyrılmaya çalıştı çocuk. Hayır, o hiçbir şey görmemişti. Üşüyen kolunu eliyle sıvazlerken, burada daha fazla duramayacağını düşündü. Duramazdı, çünkü burası gerçekten soğuktu. Güneşin üstünü bir kumaşmış gibi örten gece, bugün iki kişiyi birbirine bağlayacaktı. Olacaklardan habersiz olan çocuk, titrek bir sesle konuştu: "Oyuna bir an önce başlasan iyi olur, donarak ölmenin pek güzel olacağını sanmıyorum" | |
| | | G. Elbereth Véalidus Kaçak
Mesaj Sayısı : 34 Kayıt tarihi : 21/03/11 Yaş : 30
Mini Lejant Savaş Tarafı: Karanlık RP Yaşı: 26 RP Partneri: Adelard Acheron Theodén ♥
| Konu: Geri: Gölgeleri Yak Cuma Tem. 15, 2011 4:05 pm | |
| -Oyun oynamayı severim.
Çocuğu tek seçeneğe sürüklemişti, aslında böyle olması her ikisi için de daha iyi olmuştu. Vermiş olduğu cevabın memnuniyetiyle gülüşü biraz daha belirginleşti genç cadının. Bakışlarını ısrarla çocuğun üzerinde tutmaya devam ederken, çocuk ona bakmaya cesaret edemiyor, gözlerini sık sık kaçırıyordu. Korku dolu o bakışlarıyla o kadar sevimli görünüyordu ki gülümsememek elde değildi. Çocuklara olan nefreti biraz daha böyle devam ederse yok olacaktı. Bu, bir kadın oluşundan kaynaklanan içgüdüsel bir olaydı belki de lakin ne olursa olsun çocukların sinir bozucu yaratıklar olduğu gerçeğini reddedemezdi.
Çocuk ürkek bakışlarını tekrar kadına çevirdiğinde genç cadı pozisyonunu hiç bozmadan ona bakmaya devam ediyordu. Çocuk alnını kapatan saçlarını hızlı bir hareketle düzeltirken yüzünü daha iyi görme şansı yakalamıştı genç kadın. Hemen hemen her anneye ‘’böyle bir çocuğum olsun’’ dedirten yüz hatları ve gözlerinin ardındaki hüzün artık daha net seçiliyordu. Çocuk kolunu sıvazlayana kadar genç kadın havanın ne kadar soğuk olduğunu anlayamamıştı. Adrenalinin son etkileri de yavaş yavaş kaybolurken dondurucu soğuğu yeni yeni fark ediyordu.
-Oyuna bir an önce başlasan iyi olur, donarak ölmenin pek güzel olacağını sanmıyorum.
Oyun! Sentez yapmaktan oyunu düşünememişti. Soğuk rüzgarın vermiş olduğu etkiyle bir şeyler düşünmeye başladı. Oynadıkları oyunda, çocuk yalan söylerse anlayabilmeliydi bu nedenle de biraz korkması gerekiyordu. Ellerinde asalarla görünmemek için oluşturduğu sisi biraz olsun dağıttı ve etrafına bakındı genç cadı. İşine yarıyabilecek bir şeyler arıyordu. Yerdeki kırık dalı görmesiyle aklına gelen ilk fikri uygulama kararı aldı.
-Madem öyle, başlayalım. Merak etme birazdan ısınacaksın ve emin ol, donarak ölmene izin vermem. Biri ölecekse bunu ben yapmalıyım.’’
Konuşuyordu ama ne dediğinin farkında değildi. Sadece oyun zihninde iyice belirginleşene kadar zaman kazanmak istiyordu. Buralarda dolaştığına göre, muggle aletlerine yabancı değildi çocuk. Hele de böyle bir semtte koşturduğuna göre biraz sonra göreceklerine şaşırmayacaktı veya ne olduğu hakkında genç cadının bildi vermesine gerek olmayacaktı. Elbereth, asasını dal parçasına yöneltip bir şeyler mırıldandı. Çocuğun ona nasıl baktığını umursamıyordu bile. Yürüyüp yerde duran toplu tabancayı aldı ve tekrar eski yerine geldi. Mugglevari şeyler hakkında fazla bir bilgisi yoktu fakat elide duran tabanca oldukça hoş görünüyordu. Henüz Hogwarts’ta bir öğrenciyken, Muggle Bilimleri dersinde görmüştü bunu. Bir kez daha hafızasının ne kadar güçlü olduğunu kanıtlamıştı kendine.
-Bunun ne olduğunu biliyorsun, değil mi küçük? Muggleları sevmem ama bazen çok yaratıcı şeyler yaptıklarını da reddedemem. Sanırım, Muggle Bilimleri arada sırada işe yarıyor.
Şimdi daha korkutucu göründüğüne hiç şüphesi yoktu. Etraflarını tekrar sis saraken genç kadın asasını bir kez daha elinde duran tabancaya doğru salladı fakat görünürde hiçbir değişiklik olmamıştı. Mermisinin olup olmadığını kontrol etti, bütün mermiler yerli yerindeydi ve bunu çocuğun da görmesi için hafifçe döndürdü.
-Eh, tek başına muggle icatları hiçbir zaman işe yaramaz.
Asasını tekrar sallarken yüzünde oluşan muzip gülümsemeyi gizleyememişti. Eğlence daha yeni başlıyordu. Aslında yaptığı büyü sadece bir merminin kalmasına neden olmuştu ama bunu çocuğa söylemeyecekti. Boğazını temizleyip konuşmaya başladı.
- Oyunun tek bir kuralı var küçük; yalan söylememek. Söylersen emin ol ki anlaşılır, ben anlamasam da bu tabanca anlayacaktır. Örnek vermemi ister misin?
Tabancayı havaya doğru tutarak ‘’Ben bir erkeğim.’’ demesiyle ateş alan tabancanın sesi geceyi delip geçmişti. Bu semtte sık sık duyulan silah sesi artık tüm ilgisini yitirmiş ve umursanmamaya başlamıştı. Bunu çok iyi biliyor genç cadı. Tabancayı tekrar indirip çocuğa fark ettirmeden son bir büyü yaptı, bunu boş olduğu anlaşılmasın diye yapmıştı.
-Gördüğün gibi yalan söylersen ölürsün. Bu yüzden sana sorduğum sorulara doğru cevaplar ver, tabi ölmek istemiyorsan.
Çocuğun gözlerindeki korku onun gülümsemesini gizleyemez bir hale getirmişti. Yaptığı şeyin ne kadar mantıklı olduğunu düşünmüyordu bile genç cadı. Uzun zaman önce yaptıklarında mantık aramaması gerektiğini öğrenmişti. Soğuk etkisini arttırırken daha fazla uzatmama kararı aldı genç cadı.
‘’Hadi başlayalım.’’ Asasıyla, silahı çocuğun başına yönlendirdi. ‘’Ve ilk sorumu soruyorum, iyi düşün cevabını. Tabancanın kendi iradesi var.’’
Yüzüne yerleştirdiği alaycı gülümseme yaptığı küçük hileden kaynaklansa da çocuk onun bu halini doğal karşılayıp bir şeyden şüphelenmeyecekti çünkü Elbereth’in konuşmaya başladıkları andan itibaren pek de normal olmayan davranışlarının ikisi de farkındaydı.
-Neden koşuyordun küçük?
| |
| | | | Gölgeleri Yak | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|