Çok Gizli

Hafif bir esinti ve ay ışığı eşliğinde, bulaşacağı kişi bekliyordu Conor. Aylardır aradığı fırsattı bir seherbazla röportaj yapmak, sonunda yakalamıştı bu fırsatı. Başta hiç ihtimal vermiyordu bir seherbazın Gelecek Postası'na konuşacağına fakat aralarından birini ikna etmek kolay olmuştu. Gazetede ismini yayınlamamak şartıyla gelip soracağı sorulara yanıt verecekti.

Göl kenarı gerçekten soğuktu ve çimenlere oturuyor olması da vücut sıcaklığını düşürüyordu. Daha konforlu bir yerde buluşup rahat bir şekilde bilgi almayı tercih ederdi fakat bu gizli bir buluşmaydı ve kimsenin görmemesi gerekiyordu. Sol cebindeki asasıyla oynarken arkasından gelen ayak sesleriyle ayağa kalıp arkasına dönmüştü. Beklediği adam tam karşısında duruyordu.

Flecth hafif soğuk bir Londra gecesinde buluşma yerine doğru yavaş yavaş yürüyordu. Cisimlenmek onun hoşuna gitmiyordu ve herhangi bir şekilde takip edilmemesi gerekiyordu. Flecth bu konuşmayı yapmak için hala kararsızdı. Şuan bundan vazgeçebilirdi, kolayca geri dönebilirdi. Bu röportajdan sonra Issacharın herkesi sorguya çekeceği kesindi. Herhangi bir şekilde tespit edildiğine seherbazlığı’nın yanması en basit sorun olurdu. Göle doğru yaklaştıkça hava sıcaklığı düşüyordu. Flecth’in tüyleri diken diken olmuştu ama tedirginlikten mi yoksa soğuktan mı olduğunu anlayamıyordu. Çimlere bastıkça ayak seslerini kendi bile duyabiliyordu. Önüne doğru baktığında gölün kenarına oturmuş asasıyla oynayan birini gördü. İyice baktığında evet bu ‘’Conor.’’ Dedi içinden. Flecth sessiz bir şekilde yürümeye çalışsa da bunu başaramamıştı. Ayak seslerinden dolayı Conor ayağa kalktı ve Flecthe doğru döndü. Artık geri dönülemez bir noktadaydı, buradan geri dönmeyi istemiyordu ve kendi ayaklarını sanki zorla tutuyormuş gibiydi. Flecth sessiz bir şekilde ‘’Merhaba Conor.’’ Dedi.

Seherbazın kısık sesle konuşmasıyla oluşan gizemli hava Conor'ın hoşuna gitmişti fakat bir röportaj bu şekilde yapılamazdı. Gülümsedi ve normal yükseklikte bir sesle konuşmaya başladı.

-Kısık sesle konuşmana gerek yok Flecth. Bizi dinleyen biri olursa eminim fark ederiz.

Conor bu bölgeye bir koruma büyüsü yapmıştı ve birinin onları gizlice dinlemesini imkansız hale getirmişti. Tekrar gölün kıyısına oturdu ve eliyle yanını işaret etti. Flecth'in de yanına oturmasının ardından cebinden küçük, elektronik bir alet çıkardı ve dizine koydu.

-Muggle teknolojilerinden de yararlanmak lazım değil mi? Neyse Flecth, vakit kaybetmeyelim.

Cümlesini bitirdikten sonra dizindeki muggle işi ses kaydedicisinin düğmesine bastı ve Flecth'e baktı.

-Seherbazlar gerçekten iktidar karşıtı mı?

Flecth göl kıyısında Conor’un yanına oturduktan sonra Conor cebinden bir makine çıkardı. Flecth ne olduğunu anlamamıştı. Muggle icatlarından biriydi herhalde. Ne işe yaradığını hala anlamamıştı. Cornor hiç vakit kaybetmeden ilk sorunu sormuştu.

—Seherbazlar gerçekten iktidar karşıtı mı?

—Bence bu kişiye göre değişir. Kişinin görüşü burada çok önemli ama her iktidar seherbazlardan biraz korkmalıdır. Çok zorlu eğitimlerden geçtik, çok zor şeyleri başardık. Herhangi bir ters durumda bakanlık ile kolaylıkla başa çıkabileceğimize inanıyorum.

Böyle bir düşünce tarzı, seherbazların gerçekten tehlikeli olduğunu gösteriyordu Conor'a göre. Kaşlarını hafifçe çattı ve konuşmaya başladı.

-Yani bakanla aynı görüşte değilsin. Seherbazların darbe için yeterli güçleri var öyle mi?

Conor da yeterli güce sahip olduklarını düşünüyordu. Bakan Tranter'ın ne dediği umrunda değildi, o gerçekten kötü bir yöneticiydi. Oldukça iyimser fakat başarısızdı.

Flecth soruyu cevapladıktan sonra üstünden bir yük kalkmış gibi hissetti. Flecth, Cornor’a baktığında biraz gerilmiş gibiydi. Cornor beklemeden ikinci soruyu sordu.

—Yani bakanla aynı görüşte değilsin. Seherbazların darbe için yeterli güçleri var öyle mi?

—Benim görüşümü burada söylemek istemiyorum ama seherbazların darbe için yeterli güçleri var evet.

Flecth soruyu sorduktan sonra etrafına baktı. Artık refleks gibi olmuştu, sanki birileri onları izliyormuş gibi hissediyordu.

Conor'ın şaşırdığı bir şey değildi bu fakat bir seherbazın ağzından duymak onu rahatlatmıştı. Şimdi elinde kanıtı vardı ve gazetede rahatça yazabilirdi. Belki halk endişeye düşebilirdi fakat gazetecilerin işi de buydu zaten; halkın endişelerinden ya da beklentilerinden prim yapıp daha çok satmak... Gözlerini dizindeki ses kaydedicisine dikti ve konuşmaya başladı.

-Peki tüm seherbazlar büro başkanınıza karşı itaatkar mı? Yani o bir darbe yapmak istese, hepiniz katılır mısınız?

Büro başkanı genç olmasına rağmen söz sahibi gibi görünüyordu fakat oluşumun iç yüzü görüntüden farklı olabilirdi,emin olmak istiyordu Conor.

Flecth soruyu cevapladıktan sonra bile etrafa bakıyordu. Kendisini tutmak istiyordu etrafa bakmamak için ama kendisine hâkim olamıyordu. Sonunda yine Cornor’a doğru döndü ve Cornor üçüncü sorusunu sordu.

—Peki, tüm seherbazlar büro başkanına karşı itaatkâr mı? Yani bir darbe yapmak istese, hepiniz katılır mısınız?

—Issachar’a karşı herkesin tavrını bilemem ama ben ona saygı gösteriyorum, gerçekten işini iyi yapan biri. Darbe için ise darbenin neden ve niçin yapıldığı önemli. Sihir bakanının otoritesi ve görüşleri de buna dâhil.

Flecth güzel bir konuya giriş yapmıştı; Russell Tranter'ın otoritesi. Büyü dünyasının çoğu otoritesinin oldukça zayıf olduğunu düşünüyordu ve bu da bakanı oldukça rahatsız ediyor gibiydi. Konuya biraz olsun açıklık getirmek için bunu bir seherbaza da sormalıydı.

-Peki Russell Tranter'ın otoritesi nasıl sence? Söz geçirebiliyor mu size ya da emrinde olması gereken diğer kişilere?

Genç seherbazın bu konuda tamamen dürüstçe bir cevap vermesini umuyordu Conor.

Saat ilerledikçe hava daha da soğuyordu. Hafiften de rüzgârın başlaması Flecth artık titreyecek duruma gelmişti. Keşke röportaj bitse diyordu içinden Flecth. Ama Conor’un bitirmeye hiç niyeti yok gibiydi. Conor aynı sakin ses tonuyla bir soru saha sordu.

—Peki, Russell Tranter'ın otoritesi nasıl sence? Söz geçirebiliyor mu size ya da emrinde olması gereken diğer kişilere?

—Otorite olarak tam bir şey söylemek zor ama kendisi seherbazlardan biraz korkuyor gibi. Gelecek Postasına darbe yapacak güçte olmadıklarını söylemişti bunda kesinlikle yanılıyor. Seherbazların darbe planı özellikle Russel döneminde daha çok söylenmeye başladı. Yıllar önce eski bakan Fudge döneminde Voldemortun döndüğünde korkudan hep gerçekleri yalanlayan şeyler söylemişti.

Flecth, Voldemortun ismini söylediğinde Conor’dan herhangi bir tepki bekliyordu ama Conor sakin bir şekilde Flecth’i dinlemeye devam ediyordu.

Tranter'ın başarısız bir yönetici olduğu dışarıdan da belliydi,Conor şaşırmamıştı. Aynı Cornelius Fudge gibiydi, iyimser ama başarısız. Tranter da endişelendiğinde hırçınlaşan bir karakteri vardı. "Umarım benzer olaylar yaşamayız yine." diye düşündü ve kendini tekrar gizli röportaja verdi.

-Sonuncu ama en önemli soruya geldik. Büro başkanının kişisel görüşü ne bu konuda? Darbe yapmak istiyor gibi duruyor mu?

En önemlisi buydu tabii, büro başkanı istiyorsa yapılırdı istemiyorsa yapılmazdı. Kişisel görüşü gerçekten önemliydi bu durumda.

Flecth, Voldemort ismini söyledikten sonra yaklaşık otuz saniye bir sessizlik oldu. Bu sürede Flecth sürekli Conor’a bakıyordu. Yüz ifadesinden isimden korkmuşa benzemiyordu daha çok bir şey düşünüyor gibiydi. Conor ile Flecth sonunda göz göze geldi ve Conor son sorusunu sordu.

—Sonuncu ama en önemli soruya geldik. Büro başkanının kişisel görüşü ne bu konuda? Darbe yapmak istiyor gibi duruyor mu?

—Bu konuda pek bir bilgim olduğu söylenemez ama. Bakan hakkında herhangi bir olumsuz düşüncesi olmadığı kanısındayım.

Tam Conor'ın düşündüğü gibiydi, seherbazlar tarafından desteklenen başarısız bir bakan ve onun iktidar korkuları... Adam hiç vakit kaybetmeden dizindeki ses kaydedicisinin düğmesine bastı ve nazikçe cebine koydu. Arından bir anda ayağa kalktı ve asasını kavradı.

-Her şey için teşekkürler Flecth, herkesin yararına oldu bu bilgiler. İsmini vermeyeceğime emin olabilirsin.

Son kelimesini bitirir bitirmez koruma büyülerinin kalkması için asasını hafifçe salladı ve sessiz bir şekilde cisimlendi.