Zinovy Vercingetorix Ravenclaw &. 6. Sınıf
Mesaj Sayısı : 9 Kayıt tarihi : 07/06/11
| Konu: Vercingetorix, Zinovy Salı Haz. 07, 2011 6:38 pm | |
| Zinovy Vercingetorix V-VII. Sınıf x. İçten pazarlıklı olmamasına karşın oldukça sinsi bir yapıya sahip olduğu inkâr edilemez. Bilgiye ulaşmak tek hayat amacıdır; dolayısıyla bunun uğruna her türlü şeyi yapmaya hazırdır diyebiliriz. Çıkarları söz konusu olduğunda en yakınındakini bile sırtından bıçaklayabilir. Dolayısıyla onun yanındayken gözünüzü dört açsanız iyi edersiniz. Güçlü bir gözlem yeteneğine sahip olduğundan ayrıntılara fazla takılır. Bu onun bastıramadığı mükemmeliyetçi yönü diyebiliriz. Kendinden başka herhangi bir kimseyi önemsememesi ailesinden ona kalmış bir yadigardır x. Kelt köklerinden kopamamış lâkin druidler tarafından kendilerine bahşedilen üstün kimi yetenekleri daima, yalnızca kendi çıkarları uğruna kullanan Vercingetorix ailesinin ikinci çocuğudur. Zengin, soylu ailenin klasik, bencil ikinci çocuğu çizgisinin çok az dışında olmasına karşın bu şekilde kategorize edilmesinde herhangi bir sakınca yoktur. Hayatla ilgili tek amacı İsveç'e dönüp ailesiyle birlikte majikal çalışmalara devam etmektir aslında, bu uğurda karşısına çıkan her şeyi helak edebilir. İnsanları sinir etmekten ziyadesiyle hoşlanmaktadır, canı gerçekten sıkıldığında bu tek eğlencesidir denebilir. x. Vercingetorix, aileye yalnızca birkaç yüz yıl önce bahşedilmiş bir soyaddır, aslen Kelt olan ailenin köklerine bağlılığını belirtmek amacıyla Vasilis Beaumount tarafından onunla aynı kanı taşıyan insanlara bahşedilmiştir. Safkan tutucusu olarak bilinen ailenin karanlık tarafla herhangi bir ilişkisi hiçbir zaman olmamış, ancak bölgede gerçekleşen her şüpheli muggle cinayeti bir şekilde onlarla ilişkilendirilmiştir, fakat bu ilişkilendirmenin doğruluğu hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Büyüklü küçüklü ağaçların arasından yalnızca siyah kiremitleri eskimiş, yorgun çatısının bir bölümünün seçilebildiği, matemini muhafaza etmede daima ısrarlı, efsunlu taş konağın üçüncü katında bulunan yatak odasının bir köşesinde, sanki karşısına geçilmekten korkuluyormuşçasına çürümeye terk edilmiş tahta ayaklıklı boy aynasından kendini izlerken, kaç yıldır yansımasından kaçıyor olduğunu hesap etmeye çalışıyordu. Hayatta olduğu yetmiş yıl sonunda, hâlâ düzgün olmasına karşın yılların getirdiği yorgunluk ifadesinin rahatlıkla hissedilebildiği yüz hatlarında, emsalinin görülmeye alışık olunmadığı bir öfke beliriverirken, sıkmakta olduğu avuçlarından süzülmeye başlayan kızıl sıvının keskin kokusuyla irkilerek kendine gelmeyi başardı. Yetmiş yıl, ortalama bir elfin yarı ömrü kadar dâhi olmamasına karşın, verdiği tepkinin bu kadar büyük oluşu aslında yılların geçiyor olmasına duyduğu öfkeden değil, kaybettiği oğlunu bulamamasından ileri gelmekteydi. O gece, sabaha karşı, eğer hâlâ hayatta ise on sekizinci yaş gününü kutluyor olması gereken Altın Elf’i son gördüğünde bir haftalık bile olmayışı aklını kaybetme sınırına gelmesine sebebiyet veriyordu. Neredeyse tam on sekiz yıldır, dünya üzerinde oğlunu aramadığı tek bir an bile olmamasına karşın onu henüz bulamamış oluşundan kaynaklanan ümitsizlik günden güne tesirini artırırken, en azından hayatta olduğunu bilmeye duyduğu ihtiyaç hat safhaya ulaşmıştı. Bu yüzdendi birkaç gece önce, isteri krizi geçiriyor gibi Büyüce Dünya’nın her köşesindeki pek çok yetkiliden çaresizce yardım dilenişi. Oysaki Onlardan tek farkları doğaya duydukları yüce sevgi ve kulaklarının zarif uçları olmasına karşın kendilerini her fırsatta dışlayan, onlarla birlikte eğitim görmelerine dâhi izin vermeyen büyücülerden hiç haz etmezdi. Bakışlarını, yorgun suratından geçmek bilmeyen zamanı göstermekle hükümlü taş saate kaydırırken tüm zihnini ele geçirmiş olan buluşma fikriydi aciz bedeninin heyecandan titremesine sebebiyet veren. İnce, fakat bir o kadar da biçimli bedenini örtmekte olan saçlarını çevik bir hareketle arkaya attığında iyiden iyiye beliriveren sivri elf kulakları, sert yüz hatlarının belirgince ortaya çıkmasını sağlamış, bembeyaz tenli yaratığın ay ışığındaki siluetini çok daha ürkünç ancak cezp edici bir havaya büründürmüştü. Güneş henüz dağların arkasında yükselmeden konağı çevreleyen, çam ağaçlarından damlayan reçine kokularının genzini yaktığı keyifli bahçeye, oradan da Hogsmeade’e giden taş yola yöneltmişti sessiz adımlarını. Asa sahibi olmalarına izin verilmeyişi ve muggleların son zamanlarda iyiden iyiye yaygınlaşan fantastik hikâye ve türevleri yüzünden ırklarının deşifre edilişi nedeniyle, kendini ve ırkını koruyabilmek adına yürümek zorundaydı. Yol, aklı başında herhangi bir kimsenin yürümeyi kabul etmeyeceği kadar uzun ve yorucu olmasına karşın, elde edebileceği en ufak bilgi kırıntısından mahrum kalmamak adına çakıl taşları arasından ilerlerken, narin bedeni şimdiden kendini hissettirmekte olan heyecanının tesiri ile kimi zaman titriyordu. Esmekte olan huzur dolu rüzgârın, Norveç Ladinleri arasında dolanırken çıkardığı tatlı melodinin kendini sakinleştirmesine dâhi izin vermeyerek, adımlarını daha da hızlandırmakla yetindi. Başka bir zaman olsa, doğanın melodisine kaptırdığı bedenini ormanın bir ucundan diğerine sürüklerken, kendi imalatı olan çeşitli meyve şaraplarından birini yudumluyor olurdu. Homo-sapiens erkeğinden beklenmeyecek bir zarafete sahip, biçimli bedeni yorgun düşmüş olmasına karşın, bir dakika olsun dinlenmeden saatlerce yürümüş olduğundan, büyücü köyüne vardığında, her yaştan cadı ve büyücünün üzerine, özellikle de kulaklarına dikilmiş olan garip, tiksinmiş bakışlara aldıracak hâli kalmamıştı. Karanlık bastırmak üzereyken ulaşmayı başardığı Üç Süpürge’nin heybetli kapısını ittirebilmek için kalan gücünün son demlerini de harcamış olduğundan, biraz olsun sendeleyerek boş bir masaya ilişmeyi başardı. Saatin kaç olduğunu, anlaştıkları üzere Hogwarts Müdiresi Bayan Swentlovska’nın oraya teşrif edip etmeyeceğini bilmiyordu ancak hayatını aklı salim bir şekilde devam ettirebilme gibi bir amacı var ise, inanmak zorundaydı. Geçen her dakika, heyecanı önüne geçilmesi güç bir öfkeyle gölgelenirken sıkmaya başladığı anda, henüz iyileşememiş yaranın yol açtığı müthiş sızı iri, donuk yeşil gözlerinin yaşlarla dolmasına neden olmuştu. Geçen onca dakikanın ardından, kalkıp gitmemesini gerektirecek hiçbir şey kalmadığını düşüncesinin göğsünde yol açtığı ağırlık ve öfkenin iyiden iyiye sertleştirdiği yüz hatlarının ürkünç ifadesi ile kalkmaya hazırlanırken, kapıdan giren Rus’u fark ederek duraladı. Oldukça belirgin bir aksanla konuştuğunu açıkça fark ediyor olmasına karşın, pek de aşikâr olmadığı İngilizce, kadının ne dediğini anlamasına imkân vermiyordu. Kadının boğazına sarılmamak için önüne geçmeye çalıştığı tüm vahşice dürtüler alkolün etkisi ile an be an zihnini ele geçirirken, tüm zarafeti ile karşısındaki sandalyeye ilişen kadının gözlerinin içine bakma düşüncesi bile onu çıldırtıyordu. Kendine hâkim olmaya çalışarak, biraz alaycı, biraz küçümser bir tonda kendisine, sanki bilmiyormuş gibi sorunun ne olduğunu sormakta olan kadına bir elften beklenmeyecek kadar soğuk bir sesle cevap verirken, kendini ırkından bu kadar nefret edilmesini haklı çıkaracak herhangi bir hamlede bulunmaktan alıkoymak için fevkalade bir çaba sarf etmek zorunda kalmıştı. "Sorunun ne olduğunu bildiğinizi sanmaktayım, Ademoğlu. Size gönderdiğim postada da anlaşılır bir biçimde dile getirmiştim ki, okulunuzda herhangi bir elf olup olmadığını öğrenmem gerekiyor."
| |
|
Elliot Devereaux Clémentine's Çalışanı
Mesaj Sayısı : 68 Kayıt tarihi : 06/03/11
Mini Lejant Savaş Tarafı: Aydınlık RP Yaşı: 25 RP Partneri:
| Konu: Geri: Vercingetorix, Zinovy Salı Haz. 07, 2011 8:05 pm | |
| Başvurunuz kabul edildi. Yerleştirildiğiniz sınıf: Ravenclaw VI. İyi RP'ler! | |
|